Bugün 12 haziran. Güzel bir yaz günü. Benim kızıma ve onunla aynı yaştaki çocuklara göre ise bir ders yılının biteceği gün bugün. Aslında okul bir hafta daha devam edecek ama bugün bir senedir hazırlandıkları SBS sınavına giriyor çocuklarımız. Ve ondan sonra çalışmak bitiyor. Özgürleşiyorlar bu sene için. Bu sene için diyorum çünkü seney ve ondan sonraki sene tekrarlanacak bu eziyet. maalesef ülkemizde istikrarsız bir eğitim ve sınav sistemi olduğu için, farklı yıllarda doğmuş iki çocuk aynı sınav sistemine tabii olamıyor. her birkaç yılda bir Milli Eğitimden birinin aklına yeni bir parlak fikir geliyor ve hoooop, sınav sistemi değişiyor. Kızkardeşimle benim aramda 3 yaş var, biz farklı sistemlerle yapılan sınavlarla üniversiteye girdik. Ben puan olarak 500lerden bahsederken sonraki kuşaklar 300lerle konuştu. Bir ara yanılmıyorsam 800-900 ler söz konusu oldu. Kızkardeşimin oğlu ile benim kızım arasında ise yalnızca 16 ay var. Benim kızım bu sene 6. sınıfta SBS'ye girdi ve resmen yakalanmış oldu. Kızkardeşimin oğlu ise 5. sınıfta olduğu için kurtuldu. Onun 3 sene girecek sınavı yok.
Üniversiteye nasıl girildiğini derseniz ben artık takip edemez oldum. fakat yanlış anlamadıysam Nisan ayında bir sınava girdi lise son sınıflar. Sonra yarın bir sınav daha varmış. ve haftaya bir veya birkaç sınav daha. Anlayan varsa bana da anlatsın. Ben her dersten ayrı sınav var gibi bir şey anladım.
Bu arada biz velilere düşen önemli bir görev var: Sınav kapısında beklemek. Kızımın sınava girdiği ilköğretim okulunun karşısında girişimci bir market kapısının önünü,muhtemelen evinden getirdiği masa sandalye ile, küçük bir kafeteryaya çevirmiş. İçerde de suyu kaynatmış. Çay, kahve servisi yapıyor. Yurdum halkının yaratıcı zekasına hayranım. Fakat takdir edersiniz ki masa sayısı kısıtlı. dolayısıyla hiç tanımadığınız ve muhtemelen bir daha hiç bir zaman karşılaşmayacağınız insanlarla aynı masayı paylaşıyor ve geçen zaman içinde de ufak sohbetlere giriyorsunuz.
Tam karşımda "yeni şafak" gazetesi okuyan bir bey ve eşi var. Beyefendinin telefon konuşmasından çıkardığım kadarıyla Ataşehir'de emlakçı ve "Ramazan'ı" sınava getirmiş. Eşi sigara içiyor ve bu bey içmiyor, eşini de hoşgörüyle karşılamakla birlikte bırakmasını istiyor. Yine aynı masayı karı-koca ve 6 yaş civarı bir kız çocuğundan oluşan bir aileyle paylaşıyoruz. Bu adam çok kötü kokan bir sigara içiyor. İki tane içti. Bakalım ben ne zaman müdahale edeceğim. Yanımdaki sandalyeye çantamı koyarak insanları ve dolayısıyla sigara dumanlarını kendimden uzak tutmaya çalışıyorum fakat çok uzun süre direnemeyeceğim. Uzun boylu, orta yaşlı bir bayan oturup oturamayacağını sordu. Eh 40'lı yaşlara gelmenin avantajını kullanalım artık. "Sigara içmiyorsanız tabii" dedim. Kadıncağız, "yok yok içmiyorum" dedi ve sandalyeyi kaptı. Karşımdaki emlakçı bey bundan cesaret alarak garson/marketçiyi çağırdı ve küllükleri kaldırmasını, kötü koktuklarını söyledi. Sonra bana şakayla karışık eşini şikayet etti. Ben de konunun uzamaması için doktor olduğumu söylemeden kısa yollu sigaranın zararlarından bahsettim. Kadın mahçup, gülümsedi. iyi bir gelişme oldu, sigara içen adam ailesiyle birlikte masadan kalktı.
Masada konuşacak konu kalmadı derken yan masada bir adam bağırarak bir şeyler anlatmaya başladı. Emlakçı bey bana bakıp "Muhakkak Giresunludur" dedi. Ben anlamadan bakınca "eşim Giresunlu da " diye açıkladı. Gülüştük. Bağırarak konuşan adamcağızı masa komşuları susturdu.
Sınavın yapıldığı okulun olduğu dar sokak iki taraf park etmiş velilerin araçları yüzünden daha da daralmış durumda. Bu da geçemeyen araçların uzun kornalar çalmasına yol açıyor. Neyse ki buna müdahale eden veliler mevcut da çocuklarımızın ihtiyaç duyduğu sessizlik sağlandı.
Herkesi anlıyorum da şu yan masada öpüşüp koklaşan iki genç neyin nesi. Hadi kamufle olacak yer aradıkları için aramıza karıştılar diyelim, sabahın bu saati ne alaka. Ya da birinin kardeşini mi sınava getirdiler acaba. Bu daha akla yakın. Da bu öpüşüp koklaşma az daha sürerse veliler duruma müdahale eder, söylemedi demeyin gençler.
Toplam 4 çay, bir su,bir buçuk saatlik bekleme sırasında emlakçı amcanın Ramazan dışında iki kızı ve eşinin işlettiği bir dükkanı olduğunu öğreniyorum. Çaylar 1 lira su 50 kuruş. Velilerden iki tanesi kavga etti, bir tanesi ağlayan çocuğunu dövdü.Biz cık cıkladık, benim oturduğum masaya tekrar sigara içen biri oturmadı,anneler cep telefonlarından birbirlerine çocuklarının fotoğraflarını gösterip kayınvalidelerini çekiştirdiler. Sınav süresi doldu ve çocuklar bu yıllık rahatladılar. Umarım hayatlarındaki tüm sınavlar iyi geçer. Benim sıkılmalarımdan ise bir yazı doğdu. Okunmaya değer mi bilmem ama beni başkalarıyla uzun sohbetlerden korudu...
BİR ESKİ - YENİ TÜRKİYE KIYASLAMASI
-
*ESKİ* *TÜRKİYE *: Karpuzu herkes taneyle hatta birer, ikişer alırdı.
YENİ TÜRKİYE: Karpuz dilimle satılır oldu!
*ESKİ* *TÜRKİYE:* Yoksul da olsa ...
20 saat önce
Değmez mi sevgili d@phne değmez mi. Zevkle bir çırpıda okudun. Benzeyen (yeğenlerimle ilgili) yığınla günü hatırlattınız. Gözlem yazılarını zaten severim. Hele yurdum insanlarıyla ilgili olanlarını. Hasılı hafta sonu tatilime koca bir tebessümle başladım sayenizde...
Sevgiyle...
daphnecim bak sınavın olumlu yanı da var.bu güzel yazıyı okuduk sayende:)
farklı insanları gözlemleyebilmişsin:)
desene seninle tanışınca ben ancak diğer masada oturabileceğim:DDD
İnsan gözlemleri süper ama :)