Falling in Love- Geç Gelen Sevgi

    Yazan: Sis Etiket: »
    Beğeniler


    Her ikisi de evli ve mutlu olan Frank ve Molly, Rizzoli kitapçısında tesadüfen karşılaşır ve aşık olur. Aralarında başlayan bu aşk onları uzun süre birlikte olup olmama konusunda kararsız bırakır ama sonunda Molly'nin kocası ve Frank'in karısı bu ilişkiyi anlayınca, olaylar başka bir boyuta taşınır. Birlikte olamayacaklarını anlayan iki sevgili ayrılma kararı alırlar ve bu arada Frank de başka bir şehirde kendisine teklif edilen işi kabul ederek oraya gitmek zorunda kalır...
    Filmle igili bilgilere bu linkten ulaşabilirsiniz.

    Bu karşılaşmaları bir noel arifesinde hediye alırken olur. Hatırlayan var mıdır bilmem ama bu şehirde; şimdi her yılbaşında aşina hale geldiğimiz ve açıkçası Nişantaşı sokakları haricinde kafamı çevirip bakmadığım yılbaşı ışıklandırmasını ilk defa Beyoğlu Vakko mağazası yapmıştı ( şimdi kapandı). O zamanlar Beyoğlu Tünelde oturduğum ve iş yerim de Taksim' de olduğu için o yol her gün yürüdüğüm bir yoldu. Ve her yürüyüşümde Vakko mağazası önünde oyalanıp, olmadı içeri girip bir şeyler alıp, sonra da paketlerim kimle karışacak diye hayal kurduğum bir dönemdi. Evet genç, salak, aşık olmak isteyen ve fazla hayalperest bir kadındım, ne gerek var ki yüzüme vurmanıza...Bu filmin etkisi bir kaç sene sürmüştü. Sonra baktım ki yılbaşı ışıklandırmaları artık adım başı her mağazada hatta sokaklarda var, bir özelliği kalmadı sanırım ve ben de bu hayalden vaz geçtim. Tabii bunun sebeplerinden biri büyümek ve aşka inanmaktan, beklemekten vaz geçmek de olabilir ( woodengirls club üyelerini burada ayakta alkışa bekliyorum ).

    Her neyse bilen bilir, ben burada sadece sevdiğim ve benim için yer tutmuş olan filmleri yorumluyorum. Bu da işte öyle filmlerden biri. Aşağıdaki konuşma Molly yani Meryl Streep' in bir konuşması. Aşka en yaklaştığım zamanlarda hissedip de anlamadıklarımı belki de en iyi ifade eden cümleler.

    "No, I think about him every day. Last thought before I fall asleep and first thought when I wake up. I talk to myself all day about him, even when I'm talking to somebody else, even when I'm talking to you now I'm talking to myself about him. Brian thinks I'm ill, he thinks that it has to do with my father, he thinks the stress and, you know, all that... Thinks I'm having a breakdown, but I'm not, there's nothing wrong with me. Except that I love him"

    "Hayır onu her gün düşünüyorum. Uykuya dalmadan önceki son düşüncem ve uyandığımda ilk düşüncem O oluyor. Tüm gün kendi kendime onun hakkında konuşuyorum. Hatta başkalarıyla konuşurken bile. Şimdi şu anda bile seninle konuşurken aslında kendi kendime onun hakkında konuşuyorum. Brian ( kocası) hasta olduğumu sanıyor, babamla ilgisi olduğunu sanıyor, stresten olduğunu, bir depresyon geçirdiğimi sanıyor. Ama O' na olan aşkım dışında hiç bir sorunum yok."

    Bir insanı sürekli düşünüp onu yaşamak bana göre bir şey değil. Ama bunu yaşayanların olduğunu tahmin edebiliyorum. Hatta böyle olduğunu söylemek cüretinde bulunanların olduğunu ise biliyorum. Bu kadar güzel bir cümleyi böyle pervasızca kullanabilmenin ise insanların kişilik sorunlarıyla alakalı olduğunu artık çok iyi biliyorum.

    Film bir Noelde başlayıp bir sonraki Noelde biter. Bunlar da o iki sahne işte.





    14 Kişi Yorum Yapmış.

    1. Hatırlamamak mümkün değil. Hepimizi sarsıp geçmişti bu film. Sonra birden fazla Türk filmi de yapıldı bu konuda.
      Bu yaşta böyle düşünmek kolaycılık bence. Aşık kadınları da öyle bir çırpıda harcamayalım. İnsan kıyafet alırken bile aynaya "acaba beğenir mi" diye bakıyor öyle zamanlarda. Ben mesleğinin zirvesinde nice insanlar bilirim ki aşk yüzünden dünyadan el etek çekip üretimi durdurmuşlardır.
      Çok mu cüretkar bir yorum oldu acaba :)))

    2. Sis says:

      Hmm haklısınız Asuman belki de abarttım biraz aşıklara yüklenmeyi.Neyse ben aşktan anlamaz kimsenin aşkına karışmaz diyeyim bari :D

    3. su says:

      bu filmden aklımda 'fena halde evliyim' gibi replik kalmıştı...güzel filmdi evet.
      bir insanı sürekli düşünüp onunla yaşamaya gelince,saplantıdan başka ne olabilir ki bu? yani eğer sürekli düşünüyorsan demekki onunla değilsin ve oda seni umursamıyor demektir.beni umursamayanı bi süre sonra bende umursamam valla..haydi yallah :D:D

    4. Romantik komedi? Sevmem...

      Ne kadar klasik yahu, Noel alışverişi, kitapçı felan, ahah... Böyle gümp diye birbirlerine çarpıp ellerindeki kitapları falan düşürüyorlar mı? :) Hani sonra birbirlerine bakarak her ikisi de çömelir ve kitapları toplamaya yardımcı olurlar ya? Bu filmde de var mı o klişeden?

      Korku filmi de yorumlar mısın? Ben çok severim. Mesela, yukarıdaki film afişinde hatuna arkadan sarılmış olan şey kaymak gibi bir adam değil de, ağzı yüzü dağılmış bir zombi olsaydı, böyle 'beyiiinn' diye yapışsaydı kafaya? :) He?

      Bugun ayın 13'ü, günlerden de Cuma! Brrr, Friday 13 hesabı. :)

      Güzel olsun günün, gecen...

    5. Evet, "Falling in Love", Türkçe'de "Geç Gelen Sevgi" demektir. :)

      Eskilerden şey vardı bak: "Conquest in Paradise", yani Türkçesi "Sevginin Bağladıkları"! :) Conquest=Sevgin; in=in (aynı); paradise=bağladıkları!

    6. Sis says:

      @kırmızı adam,
      Filmin adını ben çevirmedim.Türkiyede sinemalarda oynadığı ad bu.Yani aşık olmak veya aşka düşmek dersen kimse bu filmi tanımaz çünkü Türkçede buna konan ad " geç gelen sevgi".

      Ayyy ne çok şeyi açıklamak zorunda bırakıyorsun ya. Patlamaya çalışan cin mısırı seni:D

    7. Sis says:

      @su,
      wooden girls club rules:))

    8. su says:

      :D üye sayımız az ama olsun.zaten kim üye olmak isterki:))))

    9. @Sis;

      Teşekkürler konuya açıklık getirdiğin için. Yoksa sabaha kadar uyuyamazdım.

      @Su;

      Önemli olan üye sayısı değil, kalitesi... Hepsi çok güzel insanlar. Ben de buradayım mesela, yani blogun ağırlığı yerinde.

      Kendi blogumda cevap yazar gibi @ kullanarak herkese laf yetiştirmişim, şimdi farkettim. Yabancı hissetmiyorum yani kendimi burada, gönlümün estiği gibi yorum yazıyorum ne güzel.

      Zaten blogda herhangi bir yorum kontrol mekanizması da yok; carıl carıl yaz, hepsi çıkıyor nasılsa, sebil maşallah...

    10. d@phne says:

      Şimdi, en sevdiğim film olmasa bile zamanında film bende de romantik duygulanmalar uyandırmıştı. Meryl Streep'in yüzünde her daim aşık ve hülyalı bir ifade vardır zaten
      Fakat film 1984 yapımı. Ben o zamanlar daha üniversitenin başlarındaydım. Aradan geçen 16 yıl bizi daha gerçekçi ve paranoyak kıldı maalesef. Ve ben de ne zaman bu filmi izlesem aklıma "Derailed" (Türkçesi "Raydan Çıkanlar" olarak daha makul bir çeviri bulmuş kendine) adlı 2005 yapımı film geliyor. Linki bu olup, http://www.imdb.com/title/tt0398017/ (tabii her zamanki gibi link koymayı başaramadım ) izlemeyenlere tavsiye ederim. Böylece tanımadığınız insanlara aşık olmayıp, oturduğunuz yerde oturmayı düşünebilirsiniz.

    11. d@phne says:

      Son derece iyimser bir hata yaparak 16 yıl demişim. Oysa aradan 26 yıl geçmiş. Bknz. o zaman portakalda vitamin bile olmayan 21 yaşındaki oğlum

    12. su says:

      kırmızı adam; ben üye az derken sisin'wooden girls club rules' yorumuna gönderme yapmıştım.bu grup 3 kişiden oluşan garip,kimsenin anlam veremediği bir grup:))yoksa,hem burda hemde dier 2 sitemizin maşallahı var yahu :D

    13. Sis says:

      Hmmm seyretmemişim o filmi daphne.Aynen torrente yollanıyorum.Yalnız romantik aşk filmlerine laf ederken şimdi sana Bridges of Madison diyeceğim, akan sular duracak:))
      ya sahi o filmi sen yazsana buraya...

    14. d@phne says:

      Bridges of Madison County'mi? Ahhhh ah, herkesin hayatında olmasını isteyeceği bir aşk, yazarım bir ara

    Siz de Yorum yapın