Zaman Tüneli-Time Line

    Yazan: Sis Etiket: »
    Beğeniler


    Yayın Evi İnkılâp
    Yazar Michael Crichton
    Çevirmen Süreyya Evren
    Basım Tarihi 2001
    Sayfa Sayısı 541

    Sizin de var mıdır bilmem ama benim çok boş zaman kitabı dediğim kitaplarım vardır.Hani sevdiğim,daha önce okuduğum,az düşündüren az eğlendiren,gece uykum kaçtığımda alıp aaa hadi biraz okuyayım dediğim.Hah onlardan biri işte.Bu gece okumak yerine size tanıtayım istedim ,uykum gelene kadar tabii:)

    Zaman makinesine girdiğinizi, kendinizi "kuantum-köpük bir solucan deliği"nden 1357 yılı derebeylik Fransa'sına gönderdiğimizi düşünün. Bu gerçekten çok korkutucu olmalı. Ziyaretiniz başladıktan tam 37 saat sonra geri çağrılmazsanız kuantum otobüsünü kaçıracaksınız ve kendinizi boğazınızı kesmeye can atan keşişlerin, kızgın lordların ve köylü eşkıyaların araısnda geçen bir iç savaşın ortasında bulacaksınız.
    Üstelik 'Crey Kasabı'nı kızdırmaktan da kaçınmalısınız, yoksa, geniş kılıcını hışımla savurup bir çırpıda kellenizi uçurabilir ya da sizi, 'Leydimin Banyosu' adı verilen ve mahkumları yemesi için içeriye canlı sıçan atılan karanlık bir zindana hapsedebilir. Ama korkmanıza gerek yok. Kitabın kahramanlarından biri değilsiniz çünkü. Kitabın kahramanları kim mi? Bill Gates'ten bile daha tuhaf davranışları olan teknoloji dehası bir milyarderin entrikayla kandırdığı bir grup tarihçi...

    Fransa'da Dordogne nehri kıyılarında bir bölge kendini pek de ifşa etmeyen bir şirket tarafından satın alınıp sit alanı haline getireceğiz açıklamasıyla arkeolojik çalışmaya restorasyona tabii tutulmaktadır.Bir profesör ve genç öğrencilerinden oluşan ekip profesörlerinin şirket merkezine çağrılması ardından tuhaf anlam verilemeyen arkeolojik buluşlar yaparlar.Profesörün gözlük camlarının yerin epey bir altında bulunması ama karbon yaşının yüzyıllar olması gibi.Adı geçen şirket bu arada dünyanın 7 ayrı yerinde aynı tarz sit alanları oluşturmakla meşguldür.Öğrenciler palas pandıras şirket merkezine götürüldüklerinde şirketin sahibi bir dahi ama dehası kadar da acımasız olan kişiden aslında geçmişe yolculuk temeline sahip bir tür Disneyland oluşturmak için
    tutulmuş olduklarını,profesörlerinin geçmişe gidip orada kaybolduğunu ve kendilerinin adamın kurtuluşu için oraya yani o yüzyıla o mekana gönderileceklerini öğrenirler. İyi güzel de bahsedilen geçmiş,yüzyıl savaşlarında 1357 yılındaki Fransız ve İngilizler arasında yaşanan Castelgard savaşının tam öncesidir.

    Şimdi romanın bilimsel kısmına gelelim..19cu yüzyılda Max Planck ile başlayıp ardından Einsteinve Hugh Everett ile devam eden ve günümüzdeki quantum fiziği denen nerdeyse ayrı bir bilim dalı halinde olan parçaçık ve parçacık iletimi teorisinden beslenmektedir kitap.En basit açıklamasıyla''çok dünyalar'' ve ''zaman ve mekanı eğip aralarında bir solucan deliği oluşturulursa o delikten başka zaman ve mekana geçiş imkanı''diye açıklanabilir.Zaman ve mekanı bir dikdörtgen kağıt olarak düşünün,Sağ üst köşesine ve sol alt köşesine birer nokta koyun.A noktası ile B noktası arasına da hem km lerce mesafe hem de yüzyıllarca zaman koyun. Aradaki mesafeyi zaman olarak adlandırın ve diyelim ki her bir mm yüz yıl olsun.Şimdi kağıdı noktalar üst üste gelecek şekilde katlayın.tebrikler zaman ve mekanı büktünüz,iş aradaki solucan deliğini oluşturmaya ve geçiş yapmaya kaldı.Bunun için işte parçacık teorisinden ve çoklu evren teorisinden yararlanmanız gerek.

    Şimdi filme gelelim.Richard Donner tarafından yönetilmiş bir film.Kitaptan önce tanışırsanız çok keyif alırsınız,ama kitabın tadı bir başka bence.''Greek Fire'' gibi unutulmuş ama gerçekliği bilinen ama formülüne dair hiç bir kaydın olmadığı öğeleri çok başarı ile canlandıran,savaş sahnesi tadına doyulmaz bir film kendisi.



    Şimdi de mekana gelelim.evet efendim Fransa'da Perigord diye adlandırılan bir bölge var.Ve o bölgede Dordogne nehri diye bir nehir var. Ve hatta Castelgard savaşında alınması için yüzlerce insanın öldüğü La Roque kalesi de var.


    Bir de o bölgede yine Sarlat var.Görüp görebileceğiniz en otantik,en iyi korunmuş ortaçağ şehri.
    Daha ne diyeyim.Kitabı var,filmi var,ehh mekan muhteşem.Kendinize bir iyilik yapın.Bu bahar,deniz kum güneş demeyin iki günlüğüne bile olsa Fransaya Sarlat'a gidin.araba kiralayın,Dordogne nehri kıyısınca yeşillik arasında kulağınızda sevdiğiniz müzik ile o doğada,zamanda kaybolmanın keyfini yaşayın,hatta her gördüğünüz taş kalıntısına durup bakın,yüzyıllar öncesinden ne yakalayabilirim diye.Haa bir de mutlaka,deniz kabuklusu tabağı (tabak değil aslında bildiğiniz tencere),ve bir şişe şarap söyleyin .Ortaçağın saray soytarıları önünüzde sizi güldürmeye çalışırken siz damak tadınızı eğitin.

    7 Kişi Yorum Yapmış.

    1. Adsız says:

      Selam Sis,sen adresi vermezsin ama ben bulurum.Güzel site olmuş.Yazılarınsa her zamanki tatda.
      Ab aeterno ad idem.

    2. Sis says:

      hmmmm isim de cuk mu oturmuş nedir persona non grata.hoş geldin ve teşekkürler

    3. Adsız says:

      ateşli oklar vardı kaleye atılan.iyiydi beee.seyredeyim ben bunu tekrar.
      sarlat yenir mi içilir mi ?

    4. Sis says:

      adsız Sarlat'da yenir de içilir de.gitmek lazım ama uzaktan olmaz

    5. Bu yazarı hep merak etmişimdir.Umarım okuma şerefine nail olurum:)Tanıtım için teşekkürler..

    6. Çok beğendiğim bir film olmuştu. İzleyen benden başka kimseyle karşılaşmamış ve film adına üzülmüştüm :D

    7. Sis says:

      güzel filmdi.kitabı daha da iyidir.

    Siz de Yorum yapın