* Keşke birisi çıksa da bana Win 7 de Windows Media Player kullanmayı öğretebilse. Özürlümüyüm neyim bu konuda anlamadım ama bunca aydır bir çalma listesi oluşturmayı başaramadım.
* Keşke kedim Duman artık kablo yemekten vaz geçse. İkinci cep telefonu şarj cihazını da halletmiş ve telefonun bataryası tükendi. Hayır habire kabloları kemirip de çarpılmamayı nasıl başarıyor ya bu hayvan?
* Keşke şu aşağıda basket sahasında oynayan daha ergenliğe bile girmemiş çocukların neden bu kadar çok küfrettiğini anlayabilsem. Hayır iki dakikada bir söyledikleri küfürün eylemini yap desen yapamayacak yaştalar bunlar.
* Keşke insanların bazı şeyleri neden yaptıklarını anlayabilsem. Yaptıklarını görebilme yeteneğimin yarısı kadar da anlayabilme yeteneğim olabilse.
* Keşke sözlükte rastladığım şu cümleye güldüğüm kadar her şeye gülebilsem. "eğerle meğer evlenmişler, keşke isimli bir çocukları olmuş."
* Keşke şu anki keyif halim ( balkonda efil efil, yanımda elimdeki son kitap, kahvemin içinde bir parmak viski, yan sandalyede yatarken yuvarlanmaya kalkıp yere düşünce şaşıran kedi, içeriden gelen evin pazar sesleri ) her gün yaşanabilse.
* Keşke insanlar bana sormadan benim yarattıklarıma müdahale etme hakkını kendilerinde görmese.
* Keşke tüm aklımdan geçenleri söyleyebilseydim ya da beynimi okusaydınız ya da en doğrusu beynim olsaydınız.
* Keşke "keşke" nin ne kadar çaresiz ezik bir kelime olduğunu görebilse herkes, her daim sonunda üç nokta ile bittiğini, arkasının olduğunu ama dile getirilemediğini.
* Keşke "asla " nın kankası, ne kadar az telaffuz o kadar kolay bir hayat.
* Keşke yapılabilecek şeylerin yapılmamış ya da yapılmaması gerekenlerin yapılmış olmasının günahı.
* Keşke kimse kimseye yalan söylemek durumunda kalmasa, koşullar bunu gerektirmese, söylemeye kalkışsa bile son anda saygısı üstün gelse vaz geçse,
* Keşke bi garip ufacık sözcük, yapsaydım, yapmasaydım, söyleseydim, sussaydım, herşeyin başında sonunda olabilen, keşke başka zamanlarımız olsaydı, ol(a)mayanların hayali, okunmayacağını bile bile yazmasaydık mesela, okunduğunda anlaşılacağından emin olabilseydik keşke, canımızı acıtan herşeyi kesip atabilseydik, içimizden gelen herşeyi söyleyebilseydik.
* Keşke keşkeler telaffuz edilirken o sınav öncesi korkusuna benzer garip karın ağrısını yaratmasa.
Bu keşkelere uyan en güzel şarkı ve Can Dündar yazısı. Keşkesiz bir hayata...
* Keşke kedim Duman artık kablo yemekten vaz geçse. İkinci cep telefonu şarj cihazını da halletmiş ve telefonun bataryası tükendi. Hayır habire kabloları kemirip de çarpılmamayı nasıl başarıyor ya bu hayvan?
* Keşke şu aşağıda basket sahasında oynayan daha ergenliğe bile girmemiş çocukların neden bu kadar çok küfrettiğini anlayabilsem. Hayır iki dakikada bir söyledikleri küfürün eylemini yap desen yapamayacak yaştalar bunlar.
* Keşke insanların bazı şeyleri neden yaptıklarını anlayabilsem. Yaptıklarını görebilme yeteneğimin yarısı kadar da anlayabilme yeteneğim olabilse.
* Keşke sözlükte rastladığım şu cümleye güldüğüm kadar her şeye gülebilsem. "eğerle meğer evlenmişler, keşke isimli bir çocukları olmuş."
* Keşke şu anki keyif halim ( balkonda efil efil, yanımda elimdeki son kitap, kahvemin içinde bir parmak viski, yan sandalyede yatarken yuvarlanmaya kalkıp yere düşünce şaşıran kedi, içeriden gelen evin pazar sesleri ) her gün yaşanabilse.
* Keşke insanlar bana sormadan benim yarattıklarıma müdahale etme hakkını kendilerinde görmese.
* Keşke tüm aklımdan geçenleri söyleyebilseydim ya da beynimi okusaydınız ya da en doğrusu beynim olsaydınız.
* Keşke "keşke" nin ne kadar çaresiz ezik bir kelime olduğunu görebilse herkes, her daim sonunda üç nokta ile bittiğini, arkasının olduğunu ama dile getirilemediğini.
* Keşke "asla " nın kankası, ne kadar az telaffuz o kadar kolay bir hayat.
* Keşke yapılabilecek şeylerin yapılmamış ya da yapılmaması gerekenlerin yapılmış olmasının günahı.
* Keşke kimse kimseye yalan söylemek durumunda kalmasa, koşullar bunu gerektirmese, söylemeye kalkışsa bile son anda saygısı üstün gelse vaz geçse,
* Keşke bi garip ufacık sözcük, yapsaydım, yapmasaydım, söyleseydim, sussaydım, herşeyin başında sonunda olabilen, keşke başka zamanlarımız olsaydı, ol(a)mayanların hayali, okunmayacağını bile bile yazmasaydık mesela, okunduğunda anlaşılacağından emin olabilseydik keşke, canımızı acıtan herşeyi kesip atabilseydik, içimizden gelen herşeyi söyleyebilseydik.
* Keşke keşkeler telaffuz edilirken o sınav öncesi korkusuna benzer garip karın ağrısını yaratmasa.
Bu keşkelere uyan en güzel şarkı ve Can Dündar yazısı. Keşkesiz bir hayata...
Teypte eski bir Cohen şarkısı:
'Yolumu gözleyen bir kadını terk ettim / karşılaştık bir süre sonra /‘Gözlerinin feri sönmüş’ dedi bana: / ‘Aşkım, ne oldu sana? ’/Böyle gerçeği söyleyince / ben de doğru söylemeye çalıştım ona /‘Senin güzelliğine ne olduysa’ dedim, / ‘benim gözlerime de o oldu’.
8 - 10 dizeye sıkışmış hazin bir aşk hikayesi... Buruk; kırılmış oyuncaklar kadar...
Ve yenik; 'keşke'li cümleler gibi... Bu sözcüğü kaç konuşmanızın başına eklemişseniz onca ıskalamışsınızdır hayatı...
Dört mevsimlik bir sene olsa ömür, 'keşke', onun güzüne denk gelir.
Hepten vazgeçmek için erkendir, telafi etmek için geç...
Mağlubiyetin takısıdır 'keşke'...
Kaçırılmış fırsatların, bastırılmış duyguların, harcanmış hayatların, boşa yaşanmış ya da hakkıyla yaşanamamış yılların, gecikmiş itirafların ağıtıdır.
Çarpılıp çıkılmış bir kapıda, yazılıp yollanmamış bir mektupta, göz yumulmuş bir haksızlıkta, vakit varken öpülmemiş bir elde, dilin ucuna gelip ertelenmiş bir sözdedir.
Feri sönmüş bir çift gözde ya da yitip gitmiş bir güzelliğin ardından iç çekişte...
'Yolunu gözlemeseydim', 'öyle demeseydim', 'terk edip gitmeseydim', 'en güzel yıllarımı vermeseydim' diye diye sızlanır gider.
'Keşke'nin panzehiri 'iyi ki'dir.
İlki ne kadar pısırıksa, ikinci o denli yiğittir.
'Keşke', çoğunlukla bir 'ahhöla kopup gelir ciğerden... esefler, hayıflanmalar, yerinmeler sürükler peşinden...
'İyi ki' ise, muzaffer bir 'ohhöla büyür; cüretiyle övünür.
'Keşke'li cümlelerde nasıl yaşanmamışlığın, yarım kalmışlığın o ezik tuzu kuruluğu varsa, 'iyi ki'lilerde de göze alabilmişliğin, riske girebilmişliğin, tadına varabilmişliğin mağrur yaraları kanar.
Okulu hiç kırmamışsınızdır, sinemada öpüşmemişsinizdir; dokundurtmamışsınızdır kendinize, bir kez olsun gemileri yakmamışsınızdır.
Konuşmanız gerektiğinde susmuş, koşacağınız zaman durmuş, sarılacağınız yerde kopmuşsunuzdur.
Bir insana, bir işe, bir davaya ömrünüzü adamışsınızdır. O insanın, o işin, o davanın, bunu hak etmediğini sezmenin hayal kırıklığındadır 'keşke'...
'Şimdiki aklım olsaydı' dövünmesindedir. Geriye dönüp baktığınızda, ayıplara, yasaklara, korkulara, tabulara feda edilmiş, 'Ne derler'e kurban verilmiş, son kullanma tarihi geçmiş bir yığın haz, bilinçaltından el sallar.
'Keşke'cilerin hayatı, kasvetli bir pişmanlıklar mezarlığıdır.
'İyi ki' öyle mi ya! ...
Onda, yara bere içinde de olsa, yana yana, ama doyasıya yaşamış olmanın iç huzuru ve haklı gururu haykırır.
'İyi ki'lerinizi toplayın bugün ve 'keşke'lerinizden çıkartın. Fazlaysa kardasınız demektir.
Aldırmayın yüreğinizdeki kramplara, mahzun hatıralara... Rüzgarlarla koştunuz ya...
'Keşke'leriniz, 'iyi ki'lerden çoksa...
Telafi için elinizi çabuk tutun. Tutun ki, yolunuzu gözlerken terk ettiğinizle bir gün yeniden karşılaştığınızda siz susarken, feri sönen gözleriniz 'keşke' diye nemlenmesin...
Can Dündar
'Yolumu gözleyen bir kadını terk ettim / karşılaştık bir süre sonra /‘Gözlerinin feri sönmüş’ dedi bana: / ‘Aşkım, ne oldu sana? ’/Böyle gerçeği söyleyince / ben de doğru söylemeye çalıştım ona /‘Senin güzelliğine ne olduysa’ dedim, / ‘benim gözlerime de o oldu’.
8 - 10 dizeye sıkışmış hazin bir aşk hikayesi... Buruk; kırılmış oyuncaklar kadar...
Ve yenik; 'keşke'li cümleler gibi... Bu sözcüğü kaç konuşmanızın başına eklemişseniz onca ıskalamışsınızdır hayatı...
Dört mevsimlik bir sene olsa ömür, 'keşke', onun güzüne denk gelir.
Hepten vazgeçmek için erkendir, telafi etmek için geç...
Mağlubiyetin takısıdır 'keşke'...
Kaçırılmış fırsatların, bastırılmış duyguların, harcanmış hayatların, boşa yaşanmış ya da hakkıyla yaşanamamış yılların, gecikmiş itirafların ağıtıdır.
Çarpılıp çıkılmış bir kapıda, yazılıp yollanmamış bir mektupta, göz yumulmuş bir haksızlıkta, vakit varken öpülmemiş bir elde, dilin ucuna gelip ertelenmiş bir sözdedir.
Feri sönmüş bir çift gözde ya da yitip gitmiş bir güzelliğin ardından iç çekişte...
'Yolunu gözlemeseydim', 'öyle demeseydim', 'terk edip gitmeseydim', 'en güzel yıllarımı vermeseydim' diye diye sızlanır gider.
'Keşke'nin panzehiri 'iyi ki'dir.
İlki ne kadar pısırıksa, ikinci o denli yiğittir.
'Keşke', çoğunlukla bir 'ahhöla kopup gelir ciğerden... esefler, hayıflanmalar, yerinmeler sürükler peşinden...
'İyi ki' ise, muzaffer bir 'ohhöla büyür; cüretiyle övünür.
'Keşke'li cümlelerde nasıl yaşanmamışlığın, yarım kalmışlığın o ezik tuzu kuruluğu varsa, 'iyi ki'lilerde de göze alabilmişliğin, riske girebilmişliğin, tadına varabilmişliğin mağrur yaraları kanar.
Okulu hiç kırmamışsınızdır, sinemada öpüşmemişsinizdir; dokundurtmamışsınızdır kendinize, bir kez olsun gemileri yakmamışsınızdır.
Konuşmanız gerektiğinde susmuş, koşacağınız zaman durmuş, sarılacağınız yerde kopmuşsunuzdur.
Bir insana, bir işe, bir davaya ömrünüzü adamışsınızdır. O insanın, o işin, o davanın, bunu hak etmediğini sezmenin hayal kırıklığındadır 'keşke'...
'Şimdiki aklım olsaydı' dövünmesindedir. Geriye dönüp baktığınızda, ayıplara, yasaklara, korkulara, tabulara feda edilmiş, 'Ne derler'e kurban verilmiş, son kullanma tarihi geçmiş bir yığın haz, bilinçaltından el sallar.
'Keşke'cilerin hayatı, kasvetli bir pişmanlıklar mezarlığıdır.
'İyi ki' öyle mi ya! ...
Onda, yara bere içinde de olsa, yana yana, ama doyasıya yaşamış olmanın iç huzuru ve haklı gururu haykırır.
'İyi ki'lerinizi toplayın bugün ve 'keşke'lerinizden çıkartın. Fazlaysa kardasınız demektir.
Aldırmayın yüreğinizdeki kramplara, mahzun hatıralara... Rüzgarlarla koştunuz ya...
'Keşke'leriniz, 'iyi ki'lerden çoksa...
Telafi için elinizi çabuk tutun. Tutun ki, yolunuzu gözlerken terk ettiğinizle bir gün yeniden karşılaştığınızda siz susarken, feri sönen gözleriniz 'keşke' diye nemlenmesin...
Can Dündar
Ne güzel gelişine sıralamışsın keşkeleri. Gülerek başladım okumsaya, düşünerek kalakaldım öylece. Evet öyle bazı keşkeler var ki silip atılmıyor bellekten ve tıpkı betimlediğin gibi sınav öncesi sıkıntısı gibi bulantılı bir karın ağrısı veriyor. İşte bu dedirtecek kadar bana da uyan bir benzetme bu.
Bir de Cohen şarkısının dizeleri...İnan ciğerime oturdu :((
Asumansım,
canımsın. beni anladğını hissedebilmek harika.
keşke, 'keşke'lerimiz hiç olmasa !
KeŞke DeMeMek İçin...
Eğer .. İlerde birgün KEŞKE demek istemiyorsan , 3 şeyi doğru seç!!
*Eşini Doğru Seç..
Doğru eş her zaman uzun zaman filört ettiğin kişi değildir.. önemli olan kısa zamanda da olsa fikirlerin uyuştuğu, yaşam tarzının benzediği, espri anlayışının yakın oldugu, zor zamanlarında hep yanında olacagını bildiğin, Dertlerini sevinçlerini paylaşabileceğin, Fikirlerine, oalylara bakış açısına güvendiğin, senin fikirlerine saygı duyan, konuşmaktan sıkılmayacağın, Hayata küstüğün zaman seni kabugundan cıkarıp eğlendirebilen, Gözlerine baktıgında ne söylemek istediğini anlayabildiğin, Aynı zamanda iyi bir arkadaş, Fiziksel görünüşünün dışında da seni sen olduğun için sevebilecek ve bunu kaldırabilcek birini eş olarak seçmelisin !!!
Dünya da böyle biri var mı ? Diye sorabilrsiniz şimdi ... Emin ol var !! Tabiki sayıları fazla değil... Hatta hayatta insanın karşısına bşr ya da iki kere çıkar... belkide hiç çıkmaz..önemli olan o nu farkedebilmek...
Eğer bu satırları okudugunda Aklından bu özellikleri barındıran bir isim geçirmişsin çok şanslısın.. Ne olursa olsun onunla birlikte olmak için elinden geleni yap... Çünkü bi daha onun gibi birini bulma şansına çok az emin ol... Bütün aptal aşıklar gibi ilk harekeeti ondan beklersen çok geç kalırsın..
Eğer bu satırlar sana öyle birini çağrıştırmıyorsa ya da şu an evliysen yapacak birşey yok.. Ama henüz bekarsan onu aramaya hemen başla ..! onu farkedebilmek için sadece etrafına bakman yeterli olacaktır ... Çünkü oda SANA bakıyor olacaktır...
*İşini Doğru Seç...
Doğru iş rahat iş değildir..Çok kazandıran iş de değildir.. Kariyerde değildir.. Klimalı büro ortamıda değildir..
Doğru iş olmakan zevk aldığın yerdir..Sabahleyin kalktıgında gitmekte üşenmediğin, bıkmadıgın yerdir..Tabi yanında rahatlık, para, kariyer varsa ne ala....
*Arkadaşını doğru seç...
Çok sayıda arkadaşının olması "iyi arkadaşın" oldugunun ispatı değildir.. Güzel günlerdeki arkadaşlıklar geçicidir... Mutluluklarının yanında, Acını da paylaşabilceğin, Fikirlerine ihtiyac duyabilceğin, Her zaman yanında olmasını isteyeceğin, Senin madden değil manen zengin eden, Bir tek arkadaş sana çok şeyler katacaktır
Eşini işini arkadaşını... Doğru laf babane,teşekkürler.