Alt tarafı kendi hayatımı kendi minvalimde sürdürüyordum. Gerek iş, gerek oğlumun okulu; hepsi zülfiyare dokunmayan kıvamındaydı. Gazete okumayı, haber saati dinlemeyi bırakalı neredeyse üç yıl olmuştu. Oy vermem şart derken son seçimde CHP' ye verdiğim oy elimi yakmıştı. İşimi ilgilendiren alkol yasası düzenlemelerinde ise basiretsiz oda yönetimlerini bekliyordum.
Sonra bir akşam üzeri Taksimde bir şeyler olduğunu, sabahın kör vaktinde oradaki insanlara polisin saldırdığını öğrendim. Ertesinde ise hepimizin birlikte yaşadığı olaylar başladı. Ben ve benim gibi kendi içinde yaşayan milyonlar uyandık ve gerçeklerle yüzleştik. Yıllardır haber aldığımızı sandığımız medyanın aslında sadece yanlı bilgiyi verdiğini öğrendik.Takip eden ilk hafta içindeyse birileri artık kendilerinden olmayan herkesi açıkça düşman ilan etmişti. Her insanın tartışmasız sahip olduğu en temel hak ve özgürlükleri hiçe sayıyorlardı. Ve milyonlar toplandı.
Şaşırdılar çünkü bu sefer hiç görmedikleri bir şeyle karşılaşmışlardı. Daha önce birlikte yürüyenler ayrımlara taabi iken bu sefer Türk, Kürt, Alevi, sağcı, solcu, ateist, Beşiktaşlı, Fenerbahçeli hepsi birlikte yürüyordu. Milyonların hiç bir ortak ideolojiye bir lidere sahip olmadan birlik olabilmesini anlayamadılar ve açıkçası çok öfkelendiler bu işe. Baktılar ki kendi içlerinde bölünmüyorlar bölmeye yaftalamaya çalıştılar. Din düşmanı, vatan düşmanı, faiz lobisi, ekonomi düşmanı, vandal ilan ettiler. Biz demokrasiyi en iyi biliriz demeye çalıştılar ama demokrasiyi beş yılda bir sandık başında yapılan bir egzersize indirgediler. En yüksek oyu kazanan onlara göre tüm ülkenin mutlak kontrolünü ele geçiriyordu. Parti piyonları olmakla suçladılar bizler tüm partilerden uzak durmaya çalışırken. Çok demokrasi istiyorsanız kurun partinizi çıkın karşımıza işte budur demokrasi dediler. Anlamadıkları ise 1980 sonrası doğanların büyük bir kısmının herhangi bir politik akıma kapılmadan özgürce düşünmeyi bilmesiydi. Sokaktakilerin partiyle, siyasetle, herhangi bir ideolojiyle işleri olmadığını anlamadılar.
Bu gençler dünyanın tüm bilgisine istediği anda ulaşmaya alışık, hiç bir şeyin onlardan saklı kalamadığı, kolay yalan söylenmeyen gençlerdi. Kontrollerindeki medyayla manipule edilemeyen insanlardı. Işık hızıyla haberleşip haberi birinci ağızdan alıp teyit edebildiler. Kim derdi ki 140 karakter mesaj yazmaktan ibaret olan bir site dünyayı değiştirsindi?
Neredeyse iki ayı dolmak üzere olan bu hareket ellerindeki polis gücünü, silahları, yozlaştırdıkları hukuk sistemini, eserini bırakmadıkları adaleti, yandaş medyayı acımasızca kullanmalarıyla; zorla evde tutulduğu iddia edilen % 50 yi sokağa palalarla sopalarla salmalarıyla sindirilmeye çalışıldı. Hâlâ farklı adlar takarak; dış mihraklar diyerek, "bakın aynı oyun" diye Arap ülkelerini Brezilyayı göstererek, yabancı gazetelere kendisini diktatör diye adlandırarak ilan veren sanatçıları aşağılayarak, o medya organına "kaç paraya yayınladın o ilanı" diye hesap sorarak çabalıyorlar.Uykusundan uyanmamışları uyumaya devam etmeye zorluyor, uyanmışları ise sindirmeye çalışıyorlar. Dünyada iletişimin ve bilgiye erişimin ışık hızına gelmiş olmasının artık onların oyununa engel olduğunu görmeleriyle kabullenmemeye çalışmaları aynı anda yaşanıyor.
Gerek yaz dönemi gerek Ramazan ayı sebebi en çok da baskı (gözaltılar, tutuklamalar vs) sebebiyle sokağa çıkmış olanlar sokaktan çekilmeye zorlandı. Ama bu ruhu kaybetmek istemeyenler başka mecralarda devam etti. Park forumları sokaktaki direniş sonrası insanların özgürce konuşup ne yapılabiliri sorguladıkları ilk yerler oldu. Baş belası ilan edilen sosyal medya üzerinde fikir tartışan gençler forumlara sıcak bakmadı. Çok laf az eylemin yapıldığı bu yerlerde ışık hızıyla bilgiye ulaşmaya alışık gençler sıkıldılar. Devrimci mantığın kalıntısı olan saatlerce güzel ama içi boş cümleleri dinleme adeti onlara bir anlam ifade etmedi. Yaktıkları ateşin sönmesinden üzüntü duysalar da can güvenliği ve içeri alınma korkusu gibi sebepler baskın geldi.
Peki şimdi ne olacak? Hiç bir parti ve siyasi ideolojiye inanmayan bu milyonlarca genç kaybettikleri gözleri, bin bir eziyete uğramış ruhlarıyla ve sadece yaşadıklarıyla mı kalacak? İleride torunlarına 2013 Mayısında biz böyle bir şeye başlamıştık ama kafamızı ezdiler diye mi anlatacak? Geçen ay her akşam pencerelerinden tencere tava çalan ama "komşuna seni ihbar ettiririm" tehdidiyle elindekileri usulca kenara bırakan Ayşe teyzeler susacak mı? HAYIR!!!
Bir sonraki yazıda anlatacağım benim bu ülkede şu anda en fazla umudumu bağladığım oluşumu dinlemeden önce bilmeyenler için İtalya örneğini anlatmam gerekir. İtalya' da 2009 senesinde 65 yaşındaki komedyen-siyasetçi Beppe Grillo’nun kurduğu Beş Yıldız Hareketi (BYH), “hepinize lanet!” sloganıyla katıldığı seçimlerden yüzde 25,5 oyla birinci parti olarak çıktı. Grillo' nun arkasına aldığı muhalif fikirleriyle tanınan bilişim gurusu Casaleggio, medyanın görmezden geldiği Grillo’ya internette örgütlenmeyi önerdi. Kurdukları blog, kısa zamanda dünyanın en çok ziyaret edilen adreslerinden biri haline geldi. İnternette araştırdığınızda bu oluşum hakkında çok fazla bilgi bulabilirsiniz. Benim çok beğendiğim bir yazısı ile Can Dündar' ın kaleminden okuyabilirsiniz. Benim haklarında yazacaklarım ise şöyle:
İTALYAN 5 YILDIZ HAREKETİ’NİN GENEL HATLARI
1. Gerçek Lider Hareketin Kendisidir
Bir organizasyon düşünün ki olabildiğince yatay örgütlenmiş ve bir lideri yok. Herkes eşit. Sadece bazıları bazı görevlere aday olmuş/önerilmiş ve seçilmiş. İnsanlar liderin değil hareketin programı etrafında toplanmış ve seçimlerde bu programa oy veriyor. Program dinamik bir yapıya sahip ve ihtiyaca cevap vermediği hissedilirse tartışılıp, oylanıp güncelleniyor. Bir başka deyişle liderin şahsıyla özdeşlemiş bir program yok. Liderle ters düşer miyim diye bir korku yok, herkes özgür iradesi ile seçim yapıyor. Lider olmadığı için liderlik mücadelesi yok. Kırgınlık, kamplaşma, hareketten kopma yok. Fikir alışverişi, uzlaşma ve ortak müşterekte buluşma var.
Denebilir ki güçlü liderlerin özelliği olan, kitleleri etrafında sürükleyecek iyi bir hatip olmadan nasıl olacak bu hareket? 5 Yıldız Hareketi’nde lider yok ama az önceki özelliklere sahip bir sözcü var. Parti mitinglerinde konuşmaları da o yapıyor. Beppe Grillo’ya göre “Eğer hatipliği iyi, insanların tanıdığı bir ünlüyü alıp teknoloji ile birleştirirseniz, Dünya’nın her yerinde dengeleri değiştirecek bir güç elde edersiniz”. Grillo, 5 Yıldız Hareketi’nin sözcüsü. Parti programına ters düşmemek adına kendi özel hayatına dikkat ediyor. Örneğin Ferrari arabasını ve motor yatını satmış. Meclise girme, başbakan olma sevdası yok. Yıllarca kameralar önünde topluluklara hitap ettiği için sahnede çok rahat, hazır cevap ve karizmatik.
2. Doğrudan Demokrasi
Her üye tartışılan konu üzerinde fikir beyan ediyor ve oy kullanıyor. Buna elverişli bir internet altyapısı kurmuşlar. Nihai hedefleri arasında devletin her vatandaşa sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayabileceği ve insanca geçinebileceği kadar maaş, sağlık güvencesi ve mecliste tartışılan konular hakkında doğrudan fikir beyan edip oy kullanabileceği internet erişimi sağlaması var. Bu sayede seçilen milletvekilinin kendisine oy verenlerin istediği şekilde görüş bildirmesi hedefleniyor. Böylece bireylerin mecliste doğrudan temsil edilerek gerçek halk iradesinin parlamentoya yansıması amaçlanıyor.
3. Sosyal Medya, Örgütlenme ve Toplantı Grupları
İtalyan medyası Silvio Berlusconi gibi kirli politikacılar ve işadamlarının elinde. Dolayısıyla ana akım medyaya asla güvenmiyorlar. Zaten medya da onları yok sayıyor. Bu yüzden hareket internet ortamında; Grillo’nun blog sayfası, twitter ve facebook üzerinden haberleşip örgütleniyor. Harekete üye olmak için blog grubundan onay almak gerekiyor. 8 Kasım 2012 tarihindeki rakamlara göre 532 Grillo Toplantı Grubu’nda 87.995 üye bulunmaktaydı.
Aynı bölgede yaşayan üyeler belirli aralıklarla bir araya geliyor. Bu toplantılarda hem eğlenip hem de bölgesel ve genel konular üzerinde fikir alışverişi yapıyorlar. Ana hatları ile amaçları kendi yaşadıkları mahalleden başlamak üzere Dünya’yı daha yaşanabilir bir yer yapmak.
4. Kamu Harcamaları ve Mecliste Gönüllü Çalışan Vatandaşlar
Hareket’in adayı olmak için önce üye olmak gerekiyor. Prensipleri gereği adli kaydınızın temiz olması gerekiyor çünkü 5 Yıldız’ın bir amacı da meclisi sabıkalı vekillerden temizlemek. Seçilmek istediğiniz yerde yaşamalısınız. Böylece o bölgenin sorunlarına gerçekten hâkim olursunuz. Son olarak daha önce hiçbir siyasi partiye üye olmamanız lazım. 5 Yıldız’ın bir amacı meclise siyasi geçmişi temiz yeni yüzler sokmak. Aday olup seçildikten sonra iş bitmiyor, her 6 ayda bir seçmeninizden güvenoyu almalısınız. Aksi takdirde görevden azlediliyorsunuz ve milletvekilliğiniz düşüyor.
Her 5 Yıldız milletvekili maaşının yaklaşık %70’ini hareketin banka hesabına aktarıyor. Bu hesaptaki paralar ise KOBİ’lere mikro kredi olarak dağıtılarak ayakta kalmalarına destek olunmaya çalışılıyor. Hareketin amaçlarından biri kamu kaynaklarının siyasiler tarafından sömürülmemesi. Astronomik maaşlara, lojmanlara, şoförlere, araçlara karşılar. Cumhurbaşkanı’nın aldığı yıllık 280.000€’ya itiraz etmeden iğneyi kendilerine batırıp normal bir İtalyan vatandaş’ının mükemmelen yaşayabileceği 3000€ maaşa razı olmuşlar. 5 Yıldız hareketi milletvekilliğini bir rant ve imtiyaz kapısı olmaktan çıkarıp, dürüst vatandaşların gönüllü olarak ülkeye hizmet ettikleri bir anlayışa taşımak idealindeler.
Devletin verdiği seçim yardımlarına da tamamen karşılar. Parti ve para ilişkisini kesmek istiyorlar. Kendilerine verilecek seçim yardımı da reddedeceklerini açıkladılar.
Kamu giderlerini de en aza indirerek bu kaynakların yeşil ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı teknolojilerle üretim yapan kurumlara kaydırılarak istihdam yaratmayı hedefliyorlar.
5. Şeffaflık ve Vergi Adaleti
Hareketin ve üyelerin hesapları şeffaf bir şekilde açıklanıyor. İsimsiz bağışlar kabul edilmiyor. Aynı tutumu devletin ve özel sektörün her kurumundan bekliyorlar. Bu konuda yasalar çıkartmaya çalışıyorlar.
Ayrıca dolaylı vergilerin en aza indirilerek birey ve kurumların gelirleri oranında artan vergiler vermesini istiyorlar.
Bir sonraki yazıda benim şu an için Türkiye' nin umudu olarak gördüğüm oluşumu inceleyeceğim.
İtalya'da olmuş ama Türkiye'de böyle bir şey zor geliyor bana çünkü öyle bir ülkeyiz ki, gezi eylemlerini bile farklı gruplar kendi ÇIKARLARı için kullanmaya çalıştılar, mesela hatırlayın cani terörist başının posterini asanlar, pkk için slogan atanlar! yok nonoşlar 'o biçim yürüdük' e yani sulandıranlar, mulandıranlar, ben anlamıyorum mesela her gün yargıtayda Balyoz duruşması var Ankara halkının umurunda olmuyor! Ben gittim gözümle gördüm, 100- 200 kişi (saymadım gerçi) anca vardık...halbuki o askerleri Balyoz diye içeri atmasalardı her değerimize böyle fütursuzca saldıramaz, 29 ekimleri kutlayanlara biber gazı sıkamazlardı..pkk ile böyle kirli pazarlıklar yapamazlardı...başımıza ne geldiyse askeri orduyu tasfiye ettikleri için geliyor (benim fikrim) seçimle filan düzeleceğini ummuyorum çünkü hile hurda dönüyor..sınavlara bile hile bulaştıran bu iktidar seçime mi bulaştırmayacak? Benim parti olarak tek oy atabileceğim parti hepar, Osman Pamukoğlu paşa...eğer Atatürkçü, ulusalcı, ülkücü, solcu (bölücü değil) herkes onun partisinde birleşse olur...Can Dündar'a gelince kendisi yetmez ama evetçinin tekiydi ..:)unutmuyorum...
selamlar
İtalya Türkiyedekinden daha kirli bir siyaset ve mafyayla dip dibe yaşayan siyasetçileri barındıran bir ülke. O yüzden orda olur ama bizim burada olmaz söylemine katılmıyorum.Askerleri içeri atmasalardı 29 ekimleri kutlayabilirdik doğru. Ama hala türban takıyor diye okuma hakkı verilmeyen çocuklar da olurdu. Gezinin de bizlere gösterdiği gibi dünyanın ve Türkiyenin bugün geldiği noktada o asker-Kemalist,bu türbanlı-dindar ayrımı yapmak tam da tayyoşun yaptığı gibi ötekileştirmek,onlar-bunlar diye ayrım yapmaktır.Nonoş tabir edilenler gezi direnişi sırasında en ön saflarda olup Kemalistin de yarasını sarmıştır,antikapitalist müslümanın da gözüne talcid solüsyonu sıkmıştır. Çünkü özgürlüklerin kısıtlanmasını en uzun süre ve toplumun her kesiminde onlar yaşamıştır, acısını iyi bilirler. Ben bugün 29 ekimi bana kutlatmayanlara isyan ettiğim gibi başını örttüğü için üniversiteye alınmayan çocuklar için de;başı örtülü olduğu için ordu evinde yapılan akrabasının oğlunun düğün törenine alınmayan kadınlar için de isyan ettim.
12 eylül öncesi devrim ya da faşizm adına sokakta gençleri kurşunlayanları protesto ettiğim gibi 94 civarları bar-restoran basıp bırakın içmeyi zındıklar gidip namaz kılın diyenleri de ettim. Nasıl bugün terörist başını savunmayı anlayamıyorsam gezi uğruna giden beş canı alanları da anlayamıyorum.
Yazımda net ortaya koyduğumu düşünüyorum ki inandıklarım bir sonraki yazıda anlatacağım oluşumun fikirleriyle paraleldir.Özgürlükler bir başka özgürlüğün sınırında bitmemelidir bence. Tüm fikirler ve o fikirlere inananlarla birlikte yaşamak mümkündür.
Seni okudum. Can Dündar' ı okudum. Dikkatle umutla ve merakla ayrıntıları beklemedeyim. Hiç bir iyi niyetli oluşumun baştan reddederek önünü kesmeğe çalışma gibi bir lüksümüz yok. Durumlar ortada. Kendi adıma tek çekincem Levent Kırca'nın Beppe Grillo 'luğa soyunma ihtimali olabilir şimdilik.
Bu arada Sevgili Müjde, nedenini anlayamadığım bir şekilde horlayıp aşağıladığın yığınla insan senin sandığından çok fazla sayıda sağında solunda sen farkında bile olmadan yaşamlarını sürdürmekte. Cinsel eğilimleri; saç renkleri espri anlayışları, zeka seviyeleri vs. kadar doğal ve onlara ait. Eğer senin paşa da tüm dünyada 21. yüzyılda kabul gören bu insanlara bu şekilde yaklaşıyorsa çok yazık.
Asucum Levent Kırca olayı cidden kabus gibi bir şey olur. Benim gözümde Cunhuriyetçi, Atatürk' ü çok seven, Kemalist ama aynı zamanda da kafatascıdır. Kemalist değilsen tuu kakasın zamanlarını bu ülkenin insanları aşalı çok oldu da. işte...
Süpermiş. İnanmak başarmanın yarısıdır derler. Yazıyı okuyunca nedense
21.12.2012 için kıyamet senaryoları üretilirken bazı bilim adamlarının "gökyüzündeki bu hareketlilik ve yıldızların diziliminin, bireylerin iç dünyasında farkındalık ve farklılık yaratabilir" dediklerini hatırlattı.
Ay'ın bile insanın duygusal dünyasına etki ettiği düşünülürse neden olmasın. Bilim adamlarının bu dönem için -Büyük Arınma - Zihinlerin bağlarından özgürleşmesi - İçsel uyanışın ilk adımı şeklinde nitelendirmelerine dayanarak ve gezi olaylarını da göz önüne alarak tekrar neden olmasın diyorum.
Türkiye'deki oluşum için kaleme alacağın yazını sabırsızlıkla bekliyorum.
Sis bu oluşum insana gerçekten umut aşılıyor gibi. Senin söylemlerine de % 100 katılıyorum, askerin de bugünlere gelmemizde çok büyük dahli var, ordunun şu anki halinden memnun olmasak da...Herkesi kucaklayacak, kimseyi ötekileştirmeyecek, kimseye de üstünlük taslamayarak adil paylaşımı sağlayacak bir oluşuma ihtiyacımız var ve hemen ihtiyacımız var. Şu anda olan hiç bir siyasal oluşum bana samimi ve gerçek gelmiyor açıkçası. Başa geçene kadar hepsinin sözleri. Umalım ki bu hareket beklentilerimizi karşılasın, benci değil halkçı olsun...
Güzel bir post olmuş elinize sağlık. Ülke sorunlarından bihaber diye horlanan gençliğin nasıl cevval olduğunu gördük. Umarım herkes Gezi'den gerekli dersleri çıkarmıştır. Yoksa, vay halimize :)
Cok guzel bir yazi hazirlamissin Sis..Umarim bizdende bir Beppe Grillo gibi bir lider olmayan lider kendini ve yandaslarini degil halki ve gelecegi dusunen biri cikar..Acikcasi inan umudum yine yok olmaya basladi. Okadar baski ve korkutma varki..insanlarda ne yapacaklarini sasirdi..yada korkudan sinmeye basladi..Nereye kadar devam edecek bu. Birkac zamandir gazeteleri okumuyorum artik biraz sosyal mediadan sizlerin paylastiklarinizla devam ediyorum haberlere..yada paylastiginiz sayfalara gidip okuyorum. Yazinin bir sonrakini bekliyorum..sevgi ve saglicakla kal diyorum..
(Konu disi ama oglunada basarilar diliyorum yeni okulu icin:) )