Acayip Hikayeler

    Yazan: Sis Etiket: »
    Beğeniler


    Galip Tekin 1980 döneminde Gırgırla başlayıp sonra sayıları hızla artan apolitize edilmenin ürünü olan ve kayda değer tirajlara sahip olan mizah dergilerinde tanıştığım bir çizerdi. Gırgır, Dıgıl, Leman, Penguen gibi dergilerde fantastik çizgi romanlarıyla iz bırakmış, kendine özgü bir çizgi ustası idi ve açıkçası o dergileri aldığım zaman ilk onun sayfalarını açardım. Etliye sütlüye karışılmadan yazılıp çizilmesi gereken o dönemde uçuk kaçık fantastik hikayeleri içinde çoğu zaman gereken mesajları saklayarak vermeyi başarmış bir çizgi romancı idi.

    Çizdikleri o kadar uçuk kaçıktı ki hakkında bugünün dedikodu gazetesi görevini üstlenen internet henüz olmadığı halde bir dolu şey yayılmıştı; mesela tefrika çizgi romanları birden bitiverirdi ve herkes konuşmaya başlardı " yine Amatem'e yatmış" diye. Veya normal bir beyinin tasavvur bile edemeyeceği düşünülen şeyleri çizip yazdığında hemen üniversite koridorlarında fısıltılar duyulurdu " biliyomusun bilmemne uyuşturucusu kullanıyomuş da o sayede çizebiliyomuş bunları" diye. Öyle ya da böyle lise yıllarımdan bu yana çizgilerini takip etttiğim ( ki beni yakın tanıyanlar bilir fantastik kurgulara, bilim kurguya, FRP oyunlarına, ezoterik öğretilere ve geçmişe olan tutkumu) ve okumaktan keyif aldığım bir yazar-çizerdi.

    Ve bu gece yaklaşık iki senedir hazırlığını sürdürdüğü Acayip Hikayeler adlı televizyon dizisi başladı. Sosyal sanal medyada "pifttt amerigalılar tee gaç sene önce yaptıydı bunu adı da Twilight Zone idi" diye atıp tutanları bir kenara bırakın. Evet o denilen diziyi de ilgiyle izledik yıllarca, dolabımızdan ya da kedimizin gırtlağından çıkması olası şeylere korktuk gerildik. Ama eğer bu dizinin yayınlandığı kanal Galip Tekin'in çizgi romanlarını birebir ekrana yansıtacak kadar cesur olabilirse biz fantastik kurgu severler için izlenesi bir şölen başlamış olacak.

    İlk bölümünü seyretmek isteyenleri bu linke alırken ilk bölümde Haluk Bilginer ve Şevval Sam' ın oyunculuklarına dikkat çekerim. Özellikle de zaten tapılası bir sanatçı olan Haluk Bilginer bir göz ışıltısıyla bile neler döktürmüş.

    Aşağıdaki kısım ise yazarla yapılmış bir röportaj alıntısıdır:

    Galip Tekin’in korku , gerilim , bilimkurgu gibi farklı türleri barındıran fantastik öyküleri , dergiden televizyona taşınıyor. Fırsattan istifade , hem Acayip Hikayeleri hem de çizerliğini konuştuk .

    Başlangıçta sinema var : " Saray Sineması bir aile sinemasıydı . Günde üç matine oynatırdık ve film oynarken başında durmak zorundaydık . Türk sinemasının en ağdalı döneminde bütün filmleri haftada 21 kere seyrediyordum . Aynı konular , aynı ağlayan kadınlar . . . Biraz dengem bozulmuş olabilir o filmler yüzünden . Belki de o yüzden böyle şeyler çiziyor olabilirim . " Galip Tekin ' in karanlık hikayelerinin kaynağında , makinistlik günlerinde fazlaca maruz kaldığı eski Türk filmleri veya sansürlenip kesilen "parça"lar perdede oynarken diğer makinistlerle sinemanın orta yerine kurdukları rakı sofralarının payı olabilir gerçekten . Ama biz uyuşturucu , halüsinasyon , reenkarnasyon , delilik , şiddet gibi temaları kullanan ve Türkiye 'de fantastik / bilimkurgu kapısını ilk aralayanlardan olan bir adamın kafasının içindeki leri bir çırpıda çözümlemeye kalkışarak haddimizi aşmayalım . Diğer yandan, bir mizah dergisine , mevcut yapıya tamamen ters , komik öğe bulundurmayan hikayelerin nasıl girdiğini pekala öğrenebiliriz . Başlangıcı 80’lere denk gelen hemen her şey gibi Tekin’in öykülerinin hamurunda da 12 Eylül var . Ağır sansürle ellerindeki en önemli malzeme olan politikacıları kullanamaz hale gelen pek çok çizer gibi Galip Tekin de "Nasıl yapsak da okur anlasa ama asker anlamasa" sorusuna cevap aramakta. Kendisinin bile yer yer "tuhaf, garip" gibi kelimelerle tanımladığı hikayelerinin doğuşunu büyük ölçüde bu arayışa bağlıyor.

    Gırgır' da tek sayfa başlayan hikayeler yavaş yavaş uzar, karmaşıklaşır karanlıklaşır paralel zamanlar, yaratıklar, güncele gönderme yapan kurgular ortaya çıkmaya başlar. Çizgisi sertleşen hikayelerin ilk örneklerinden olan ve artık bir Galip Tekin klasiği sayılan Alavarza , köyün altındaki mekanizmanın komünizm çağrıştırdığı gerekçesiyle propaganda yapmakla suçlansa da, sansürü fantastik hikayelerle delme projesi büyük ölçüde işe yaramıştır. Örneğin işkenceci bir polisin mesai dışında yaşadıklarını anlatan Hikaye-i Cemil bir sıkıntı yaşamadan yayımlanır. Sonrası da malum.

    Delilik zihinsel tercihtir

    Şimdiyse Galip Tekin hikayeleri yeni bir mecrada, farklı bir formata bürünüyor. Televizyona taşınan Acayip Hikayeler bu ay Star’da yayımlanmaya başlayacak. Bu yeni deneyim , tahmin edilebileceği üzere Tekin için biraz zorlayıcı olmuş: "Ekip çalışmasına hiç alışık değilim. Çizerlik, kapanmaya dayalı bir iş. O yüzden çok kavga çıkardım burada. Sağolsun Metin de ( yapımcı Metin Kalkavan ), diğer arkadaşlar da çok anlayışlı çıktı. Diğer yandan kanal böyle acayip bir şeyi nasıl kabul etti, onu da tam anlamıyorum. Oğuz Abi'nin yaptığı büyük cesaret işiydi ama onun şöyle bir taktiği vardı. Hikayelerimi beyazın içindeki siyah olarak görüyordu. Her yer komik , bir tane sivri bir şey çıktığı zaman dikkat çekiyor. Televizyona koymaksa tam anlamıyla delilik. "Haksız da sayılmaz . Tekin'in sert temalarının televizyonda nasıl yer bulacağı Metin Kalkavan'ın da epey düşünmesine ve mesai yapmasına sebep olmuş. Sonuçta 400 hikayeden televizyon için kullanılabilir görünen 60 tanesi seçilmiş. Tekin'in delilik olarak tanımladığı durum, sadece hikayelerin televizyonda yayımlanmasından ibaret değil. Bölümlerin süreleri de Türk televizyonlarının standartlarından kısa; her bölüm 42 dakika olacak. Hikayeden formata, projenin sıradışılığına diyecek yok. Deliliğin bahsi bu kadar çok geçtiğine göre, bir diğer Galip Tekin klasiği Nihayet Çıkmazı’ndan duruma uygun düşen bir alıntıyla bitirelim: Delilik bir hastalık değil zihinsel tercihtir .

    O SAÇMA SAPAN ŞEY BEĞENİLMİŞ

    "Oğuz Abi gibi tutucu bir insana bu tip hikayeleri kabul ettirmem zordu. Hatta ilk zamanlar 'Sen ne yaptığını sanıyorsun? Burası Fransa değil . Bu kadının niye kuyruğu var ?' falan diyerek kağıtları yerlere atıyordu. Sonra her şey bir yokluktan doğdu aslında. Bir sayfa eksikti. Oğuz Abi benim hikayeyi koymaya karar verdi. 0 ilk hikayenin adı da Acayip Hikaye'ydi . "Sonrası bir sürü okur mektubu ve Tekin’in "15 yıl boyunca kimseye aferin dediğini duymadım " dediği Oğuz Aral’ın, meali "İyi bir iş yapmışsın" olan sözleri : "Kapının önünden geçerken sigarasından bir nefes çekip ‘Evladım, o yaptığın saçma sapan şey çok beğenilmiş. Nesini beğendilerse artık. İstersen, vaktin varsa bir tane daha çiz' dedi ve gitti.

    Yazarın Tuhaf Öyküler adlı 1 ve 2 olmak üzere basılmış iki adet çizgi kitabının da olduğunu belirtip sizi Acayip Hikayelerin ikinci bölüm fragmanı ile baş başa bırakıyorum. Her bölümde bu kadar kayda değer tiyatro oyuncularının oynamasını ise sırf onlar hatırına diziyi takip etmeye artı puan olarak yazıyorum.




    9 Kişi Yorum Yapmış.

    1. Vladimir says:

      Dün akşam haberim oldu ama nasıl olduysa aklımdan uçuvermiş izleyememiştim. Link için çok teşekkürler sayende izleyebileceğim.

      Galip Tekin'in çizgilerini çok severim. Ancak öykülerinin bir bölümünün özgün olmadığını sonraki deneyimlerimle keşfedince, çizdiklerine karşı eski heyecanımı duymaz oldum. Tabi intihal ülkemizde tepki uyandırmıyor, orijinal fikirlere yeterince paye verilmiyor, oradan buradan alanlara sen bunları araklamışsın arkadaşım denilmiyor. Bir de o zamanlar dünya bu kadar küçük değildi.

      Andrew Zulawski'nin en önemli filmlerinden biriizi olan Possession 'ı ilk kez galip tekin çizgileri ile tanımıştım. Ne korkunç ve ne güzel bir çizgi romandı. Meğer çizilmeden seneler evvel filmi çekilmiş. Tabi ne filmi ne dvdsi henüz yurdumuza giriş yapamadı.

      SOnra Klik diye bir hikayesi vardı o da burada çizilmeden evvel fransız bir çizerin çizgi romanı olarak yayınlanmış.

      Hayak kırıklıklarına yol açsa da çizgilerini severim. Bu diziyi kaçırdığıma üzgün olsam da, kaçırdığım bölümü izleme şansı için teşekkür ederim. Sonraki bölümleri izlerim artık. Çok teşekkürler.

    2. su says:

      merakla bekliyordum.izledim ve beğendim.geç saatte de olsa takip edeceğim ve tabi ki başroldeki muhteşem oyuncuların da katkısı büyük oldu sevmem de...
      bu arada şekocum yukarda verdiğin bilgiler harikaydı ellerine sağlık :)

    3. Nazannesi says:

      Sis,

      Çok teşekkürler, bilmeme rağmen çıkmış aklımdan süper oldu bu.. :)

    4. Siss? Fırtına senin tükkana da dokundu mu? Oralarda öğlen kötü geçmiş merak ettim:(

    5. Sis says:

      Vladimir,
      Çalıntı çizgileri olduğunu ilk duydum. Haklısınız biraz şevk kırabilecek bir bilgi bu,ama ben yine de ilgiyle izlerdim ve izleyeceğim.

      Şekom,
      Bence güzel gidecek dizinin devamı.

      Nazannesi,
      Görevimiz hatırlatmak :))

      Asucum,
      Valla epey kırılan cam,uçan çanak antenler vs vs oldu ama kayda değer bir hasar yok bizde. Tabii tam dükkanın önüne düşüp kablosuyla asılı kalmış bir çanak kıl payıyla zarar vermeden düştü. 1 dk erken düşse herhalde hastanede olurduk

    6. Geçmiş olsun yaw. TV.da gördüklerimden dehşete kapıldım doğrusu. Ben de ayak bileğim ağrımasa (berbat durumda) Eminönü' ne gidecektim. Allah korumuş. Her şerde bir hayır... :)

    7. BG says:

      Ben de merak ediyorum da yalnız yaşayan biri olduğumdan mıdır bilinmez çekiniyorum izlemeye. Garip haller yani :)

    8. Sis says:

      Benaycım öyküler korkunçtan öte uçuk kaçık fantastik.

    9. ya ben harbiden tırsıyorum böyle şeyler izlemekten e sonrasında da gerginliğim devam ediyor. Yaradan beni tırsak yaratmış bir ağız tadıyla korku filmi falan bile izleyemedim.

    Siz de Yorum yapın