Yazarı :Salman Rushdie
Türü :Roman
Yayınevi :Can Yayınları
Sayfa Sayısı:389
Çevirmen :Begüm Kovulmaz
Roman, Türkçede Babür İmparatorluğu olarak bilinen ‘Mughal İmparatorluğu’nun sarayında başlar. İmparator Ekber'in sarayına uzun boylu,güzel sarı saçlı çok güzel bir gezgin gelir.Ardından gezginin hikayesine geçiş yaparız.Korsan gemisindeki dolandırıcı mı yoksa büyücü mü olduğu belirsiz Uccello ile tanışırız.Uccello, Mogol dell’Amore ve Niccolo Vespucci bu gizemli adamın kendine verdiği isimlerdir.
Medici Floransa 'sındaki üç çocuğun üzerinden başlar aslında bu hikaye.Niccolò ‘il Machia ,Ago Vespucci ( sonradan kendine Niccolo Vespucci adını vermiştir ) ve Antonino Argalia ( sonradan Osmanlıya esir düşüp en büyük yeniçeri ağalarından biri olacak olan Türk Argalia ).Bu üç arkadaşın hikayelerini bize aktaran masalcı Salman Rushdie,bizi onların öyküleri içinde Floransa,Hindistan ,Osmanlı İmparatorluğu ,Fas gibi dönemin egzotik ülkelerinde yaşanan bir masal dünyasına sokar.
Bu dünyada karşımıza çıkanlar ise;acımasız ama bir o kadar da düşünen bir beyine sahip olan ,gülelimmi düşünelimmi karar veremediğimiz büyük imparator Ekber;kendisine tüm cariyelerinin hayalinden yarattığı baş hanımı Codha,ideal kadın ve Ekber 'in aynası ;bilge veziri Birbal;Ünlü korsan ve denizci Andrea Doria;Osmanlı cariyesi Floransalı bellek sarayı ( bir büyük askerin kendi hayat öyküsünü beynine acımasızlıkla nakış gibi işlediği kadın );kayıp Babür prensesi, Qara Koz (tabii ki Kara Göz anlamında ) sonradan Argalia'nın büyük aşkı olacak olan ve kitaba ismini veren Floransa büyücüsü güzeller güzeli kadın yeni adı ile Angelica ve ikizi kadar kendine benzeyen yardımcısı Ayna.
Tüm bu insanların hayatlarında seyahat ederken ,bir imparatorun felsefi yaklaşımlarına,aradığı aşkı bulan İl Machia'nın bu aşka tutsak oluşuna,Birbal'in din ve dine inanmayanlarla ilgili çok sivri sayılabilecek söylemlerine,Andrea Doria'nın büyük ama bir o kadar da kurnaz olan savaşcı yeteneklerine,Argalia'nın Kara Göz ile olan büyük aşkına ve fedakarlığına,masalın geçtiği coğrafyaların büyüyle içiçe geçirilmiş muhteşem özelliklerine tanık oluruz.
beni ince dili,yarattığı masal dünyası ve sıkı bir zeka gerektiren olay zaman ve konu örgüsü ile gerçekten etkileyen bir kitap oldu.
Salman Rushdie demiş ki :yıllarca araştırma yapmamı gerektiren bir kitap oldu bu,ki sonuna kadar haklı.
Aşağıdaki yazı ise New York Times'dan alıntıdır.JOYCE CAROL OATES tarafından yazılmıştır.
Salman Rushdie’nin romanı, Türkçede Babür İmparatorluğu olarak bilinen ‘Mughal İmparatorluğu’nun sarayında başlar. İmparator Ekber’in sarayına sarı saçlı genç ve güzel Avrupalı bir gezgin gelir. Kendisine ‘Mogor dell’Amore’ diyen bu adam, İmparator Ekber’e akraba olduklarını söyler ve iddiasını kanıtlayacak hikâyesini anlatmaya koyulur. Hikâye Ekber’in büyükbabası Babar’ın kardeşi, kayıp Babür prensesi, Qara Koz (tabii ki Kara Göz anlamına gelir...) üzerinedir. Babür Sarayı’ndan Özbek kumandanın çadırına, İran Şahına, Osmanlı ordularının kumandanına ve en son Floransalı asker Argalia’nın ülkesine uzanan bir hikâyedir bu. Floransa yeni adıyla Angelica’nın güzelliği karşısında öyle büyülenir ki ona Floransa Büyücüsü adını verirler. Angelica’nın gayreti ise bir kadın olarak kendi yazgısına egemen olabilmektir. Angelica’nın Floransa’daki hikâyesine Amerigo Vespucci, Machiavelli, Raffaello gibi tarihi kişilikler de katılır. Roman esas olarak Mogor dell’Amore’un bu gerçekliği kadar yalan olması da şüpheli, çok katmanlı hikâyesinden oluşur.
Rushdie’nin, 15. ve 16. yüzyıl Floransa’sında ve Hindistan’ın Mughal İmparatorluğu’nun başkenti Fetihpur Sikri’de geçen, inceden inceye kinayeleştirilmiş bir ‘aşk macerası’ olan yeni romanı Floransa Büyücüsü’nün stratejisi, destanların ve peri masallarının güleç ve kurnaz üslübunun izinden gitmek ve arketipik masalcı Şehrazat’ın Binbir Gece’de yaptığı gibi mübalağa etmek. Rushdie’nin karakterlerinin ve içerisinde yer aldıkları hikâyenin mübalağası komik-destansı bir üslupla sunuluyor, çünkü Floransa Büyücüsü aynı zamanda, John Barth (Giles Goat-Boy (Keçi Güden Giles), Masal Masal İçinde), Italo Calvino (Görünmez Kentler, Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu) ve Gabriel García Marquez (Yüzyıllık Yanlızlık, Başkan Babamızın Sonbaharı) gibi üstkurmaca yazarlarının farklı şekillerde etkilerini taşıyan postmodern bir kurmaca eser. Bu bir ‘tarihsel roman’ olmasının yanı sıra aynı zamanda, despot Mughal hükümdarını hikâye anlatma becerisiyle cezbeden gözü pek başkahramanı (“sadece kendisi olmakla kalmayıp kendisini bir seyirliğe dönüştüren” büyücü, şarlatan, sahtekâr, sanatçı) Niccolò Vespucci’den aşağı kalır yanı olmayan, usta bir hikâyecinin, Rushdie’nin elinden çıkma bir, ‘tür parodisi’.
Rushdie’nin hikâyeci-kahramanı bir bakıma sıra dışı bir insan: Batı’dan gelen bu cesur gezgin, zaman içinde öğreniyoruz ki en yakın çocukluk arkadaşı Niccolò ‘il Machia’dan (Machiavelli) sonra adını Niccolò Vespucci olarak değiştiren Floransa’lı Ago Vespucci’ymiş -onu ilk görüşümüzde ‘bir tanrı gibi’ ayakta durarak bir öküz arabasında ilerliyor ve ‘kirli sarı’ saçları ‘gölün altın suları gibi’ yüzünün çevresinden akıyor.
Egzotik Hindistan’a gelen bu Batılı gezgin ‘alenen güzel’ bir yüze sahip. Her nasılsa yedi dil edinmiş: İtalyanca, İspanyolca, Farsça, Rusça, İngilizce ve Portekizce; ve onu “kapısından buralara kadar geitren de olağanüstü hikâyeler, özellikle içlerinden biri; bir servet kazanmasına ya da canından olmasına yol açabilecek bir hikâye.” Genç erkeklerin macelarının anlatıldığı hikâyelerin en eski ve ebedi olanlarındaki gibi bu taze gezgin de ziyaret ettiği bu yabancı yeni diyarın hükümdarı olan bir dinleyici arar ve bulduğu hükümdar, gaddar olması muhtemel fakat genç adamın girginliği ve sevimliliği sayesinde ona kanı ısınan, ondan yaşça büyük bir aile reisi olur. Eğer genç adamın aradığı bir babaysa, yaşça ondan büyük olan bu adamın aradığı da bir erkek evlattır: beklenildiği gibi gezginin karşılaştığı Mughar hükümdarı Büyük Ekber’in (1542-1605) onu hayal kırıklığına uğratan oğulları vardır ve güvenebileceği bir genç adamın özlemini çekmektedir.
Ekber: bir filozof-şah
Ekber, kendisini ‘Mogor dell’Amore’ olarak tanıtan bu sarı saçlı gezginin bir şarlatan olduğundan şüphelense de onunla tanışır tanışmaz cazibesine yenik düşer: “Bu genç adam ne kadar da yakışıklıydı, kendinden nasıl da emin, nasıl da gururluydu. Gözle görülmeyen bir şey daha vardı delikanlıda; onu Şah’ın maiyetindeki yüzlerce kişiden daha şayanı dikkat kılan bir sır.”
Rushdie’nin takdim edişiyle Ekber, hem derin düşüncelere dalan ve içerisine doğduğu gelenekleri sorgulayan bir filozof-şah - “Belki de gerçek bir din yoktu... Her şeyin merkezinde olan insandır, Tanrı değil, diyebilmek istiyordu”- hem de bir bakıma bir dalgacı, gülünç bir şekilde abartılmış devasa-mitsel bir figür.
Rushdie’nin folklorun ve peri masallarının neşeyle tiye alındığı büyüleyici kitabı Harun ile Öyküler Denizi güldürüsüne benzer neşeli, şaka yollu, uzun uzadıya ve daha fazla edebi tutkuyla tekrarlanan süslü sözler Floransa Büyücü’nün pek çok kısmında yer buluyor. Ekber’i ne zaman ciddiye alacağımız veya Rushdie’nin ne zaman okuyucuyu ona gülmeye davet ettiği belli olmuyor: “Şah’ın çekik ve iri gözleri, hülyalı genç bir kadını ya da karayı arayan bir denizcinin gözleri gibi sonsuzluğa dalıp giderdi. Dudakları dolgundu, kadınsı bir ifadeyle hafifçe sarkardı. Bu kadınsı vurgular bir yana, heybetli bir adamdı, cüsseli ve güçlüydü. Genç bir delikanlıyken çıplak elleriyle bir dişi kaplanı boğmuş, sonra yaptığı şey yüzünden çılgına dönüp bir daha asla et yemeyeceğine yemin etmiş ve vejetaryen olmuştu. Müslüman bir vejetaryen, sadece barış isteyen bir savaşçı, bir filozof-imparator; birbiriyle çelişen beyanlardı bunlar. İşte bu memleketin bildiği en muazzam hükümdar böyle biriydi.”
Ekber bir tiran olmadığında ısrar ediyor ve inanıyor ki “Kadir-i Mutlak’ın mekânında bütün sesler istediğini söylemekte özgürdür,” fakat yine de eski bir düşmanının torununu idam ediyor: “Sonra aniden Allahu Ekber; Allah büyüktür; ya da, bir ihtimal, Allah Ekber’dir diye haykırmış ve çalımlı veledin küstah, çok bilmiş ve dolayısıyla lüzumsuz kellesini uçurmuştu... Şah yalnızca sulugözlü mızmızların celladı olan bir barbar filozof değil, yanı sıra dalkavukluk ve yağcılık bağımlısı bir bencildi, fakat her şeye rağmen bir yandan da başka türlü bir dünyanın özlemini çekiyordu...”
Ekber’in özlemini çektiği dünya Batıdır: Rushdie’nin merak uyandıran yüzlerce sayfa yazmasını gerektiren son derece dolambaçlı bir hikâyesi olan sarı saçlı Mogor dell’Amore’un kisvesi altında ayağına gelen Batı.
Hükümdar ve sarı saçlı gezginin güldürü kitaplarındaki simaları akla getirecek kadar abartılmaları gibi, Rushdie’nin kadın büyücüleri de alay edilircesine abartılıyor. Sayısız kraliçeleri ve metresleri arasından, kendi cinsel fantezileri dışında varlık bile göstermeyen, “Geçmişi olmayan, maziden bağımsız, daha doğrusu, sahip olduğu geçmişi, ancak hükümdarın lütfettiği kadar bir kadın olan” Codha, Ekber’in gözdesi oluyor. İşte o Ekber’in ideal kadını veya ‘ayna’sı...
Fakat Ekber’in bilinç altından fışkıran bu dişilik idealine, Floransa Büyücüsü’nün etrafında inşa edildiği şu anlayış bahşedilmiş: Hindistan nasıl ki Batı Avrupa tarafından büyülendiyse Batı Avrupa da Hindistan tarafından büyülenmiştir. “Bu şehir, Sikri, onlar için bir periler ülkesiydi, aynı şekilde Codha’nın havsalası da onların İngiltere, Portekiz, Hollanda ve Fransa’sını almıyordu. Dünya yekpare, her yanı aynı değildi. Biz onların rüyasıyız demişti Şah’a, onlar da bizim rüyalarımız.” Ve: “Garp memleketleri, Şark’ta tekdüze yaşamlar süren halkların kavrayamayacağı kadar egzotik ve gerçeküstü..”
Floransa Büyücüsü tarih kitaplarından ve makalelerinden oluşan küçük puntolarla basılmış beş sayfalık bir bibliyografya içermesine ve ‘tarihsel’ roman olarak nitelendirilmesine rağmen, geleneksel anlamda ‘tarihsel roman’ beklentisinde olan okuyucunun önceden ikaz edilmesi gerekiyor: Söz konusu olan şen şakrak bir edayla postmodern büyülü gerçekçilikle harmanlanmış bir ‘tarih’. Bu kıdemli sanatçı-yazar çok şakacı ve kültürel karşıtlıklardaki büyünün gücüne dair gelmiş geçmiş en hareketli en muzip hikâyesine ruhsuz ‘gerçekliği’ dahil edemeyecek kadar coşkun bir üslupçu: “Biz onların rüyasıyız... onlar da bizim.”
Medici Floransa 'sındaki üç çocuğun üzerinden başlar aslında bu hikaye.Niccolò ‘il Machia ,Ago Vespucci ( sonradan kendine Niccolo Vespucci adını vermiştir ) ve Antonino Argalia ( sonradan Osmanlıya esir düşüp en büyük yeniçeri ağalarından biri olacak olan Türk Argalia ).Bu üç arkadaşın hikayelerini bize aktaran masalcı Salman Rushdie,bizi onların öyküleri içinde Floransa,Hindistan ,Osmanlı İmparatorluğu ,Fas gibi dönemin egzotik ülkelerinde yaşanan bir masal dünyasına sokar.
Bu dünyada karşımıza çıkanlar ise;acımasız ama bir o kadar da düşünen bir beyine sahip olan ,gülelimmi düşünelimmi karar veremediğimiz büyük imparator Ekber;kendisine tüm cariyelerinin hayalinden yarattığı baş hanımı Codha,ideal kadın ve Ekber 'in aynası ;bilge veziri Birbal;Ünlü korsan ve denizci Andrea Doria;Osmanlı cariyesi Floransalı bellek sarayı ( bir büyük askerin kendi hayat öyküsünü beynine acımasızlıkla nakış gibi işlediği kadın );kayıp Babür prensesi, Qara Koz (tabii ki Kara Göz anlamında ) sonradan Argalia'nın büyük aşkı olacak olan ve kitaba ismini veren Floransa büyücüsü güzeller güzeli kadın yeni adı ile Angelica ve ikizi kadar kendine benzeyen yardımcısı Ayna.
Tüm bu insanların hayatlarında seyahat ederken ,bir imparatorun felsefi yaklaşımlarına,aradığı aşkı bulan İl Machia'nın bu aşka tutsak oluşuna,Birbal'in din ve dine inanmayanlarla ilgili çok sivri sayılabilecek söylemlerine,Andrea Doria'nın büyük ama bir o kadar da kurnaz olan savaşcı yeteneklerine,Argalia'nın Kara Göz ile olan büyük aşkına ve fedakarlığına,masalın geçtiği coğrafyaların büyüyle içiçe geçirilmiş muhteşem özelliklerine tanık oluruz.
beni ince dili,yarattığı masal dünyası ve sıkı bir zeka gerektiren olay zaman ve konu örgüsü ile gerçekten etkileyen bir kitap oldu.
Salman Rushdie demiş ki :yıllarca araştırma yapmamı gerektiren bir kitap oldu bu,ki sonuna kadar haklı.
Aşağıdaki yazı ise New York Times'dan alıntıdır.JOYCE CAROL OATES tarafından yazılmıştır.
Salman Rushdie’nin romanı, Türkçede Babür İmparatorluğu olarak bilinen ‘Mughal İmparatorluğu’nun sarayında başlar. İmparator Ekber’in sarayına sarı saçlı genç ve güzel Avrupalı bir gezgin gelir. Kendisine ‘Mogor dell’Amore’ diyen bu adam, İmparator Ekber’e akraba olduklarını söyler ve iddiasını kanıtlayacak hikâyesini anlatmaya koyulur. Hikâye Ekber’in büyükbabası Babar’ın kardeşi, kayıp Babür prensesi, Qara Koz (tabii ki Kara Göz anlamına gelir...) üzerinedir. Babür Sarayı’ndan Özbek kumandanın çadırına, İran Şahına, Osmanlı ordularının kumandanına ve en son Floransalı asker Argalia’nın ülkesine uzanan bir hikâyedir bu. Floransa yeni adıyla Angelica’nın güzelliği karşısında öyle büyülenir ki ona Floransa Büyücüsü adını verirler. Angelica’nın gayreti ise bir kadın olarak kendi yazgısına egemen olabilmektir. Angelica’nın Floransa’daki hikâyesine Amerigo Vespucci, Machiavelli, Raffaello gibi tarihi kişilikler de katılır. Roman esas olarak Mogor dell’Amore’un bu gerçekliği kadar yalan olması da şüpheli, çok katmanlı hikâyesinden oluşur.
Rushdie’nin, 15. ve 16. yüzyıl Floransa’sında ve Hindistan’ın Mughal İmparatorluğu’nun başkenti Fetihpur Sikri’de geçen, inceden inceye kinayeleştirilmiş bir ‘aşk macerası’ olan yeni romanı Floransa Büyücüsü’nün stratejisi, destanların ve peri masallarının güleç ve kurnaz üslübunun izinden gitmek ve arketipik masalcı Şehrazat’ın Binbir Gece’de yaptığı gibi mübalağa etmek. Rushdie’nin karakterlerinin ve içerisinde yer aldıkları hikâyenin mübalağası komik-destansı bir üslupla sunuluyor, çünkü Floransa Büyücüsü aynı zamanda, John Barth (Giles Goat-Boy (Keçi Güden Giles), Masal Masal İçinde), Italo Calvino (Görünmez Kentler, Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu) ve Gabriel García Marquez (Yüzyıllık Yanlızlık, Başkan Babamızın Sonbaharı) gibi üstkurmaca yazarlarının farklı şekillerde etkilerini taşıyan postmodern bir kurmaca eser. Bu bir ‘tarihsel roman’ olmasının yanı sıra aynı zamanda, despot Mughal hükümdarını hikâye anlatma becerisiyle cezbeden gözü pek başkahramanı (“sadece kendisi olmakla kalmayıp kendisini bir seyirliğe dönüştüren” büyücü, şarlatan, sahtekâr, sanatçı) Niccolò Vespucci’den aşağı kalır yanı olmayan, usta bir hikâyecinin, Rushdie’nin elinden çıkma bir, ‘tür parodisi’.
Rushdie’nin hikâyeci-kahramanı bir bakıma sıra dışı bir insan: Batı’dan gelen bu cesur gezgin, zaman içinde öğreniyoruz ki en yakın çocukluk arkadaşı Niccolò ‘il Machia’dan (Machiavelli) sonra adını Niccolò Vespucci olarak değiştiren Floransa’lı Ago Vespucci’ymiş -onu ilk görüşümüzde ‘bir tanrı gibi’ ayakta durarak bir öküz arabasında ilerliyor ve ‘kirli sarı’ saçları ‘gölün altın suları gibi’ yüzünün çevresinden akıyor.
Egzotik Hindistan’a gelen bu Batılı gezgin ‘alenen güzel’ bir yüze sahip. Her nasılsa yedi dil edinmiş: İtalyanca, İspanyolca, Farsça, Rusça, İngilizce ve Portekizce; ve onu “kapısından buralara kadar geitren de olağanüstü hikâyeler, özellikle içlerinden biri; bir servet kazanmasına ya da canından olmasına yol açabilecek bir hikâye.” Genç erkeklerin macelarının anlatıldığı hikâyelerin en eski ve ebedi olanlarındaki gibi bu taze gezgin de ziyaret ettiği bu yabancı yeni diyarın hükümdarı olan bir dinleyici arar ve bulduğu hükümdar, gaddar olması muhtemel fakat genç adamın girginliği ve sevimliliği sayesinde ona kanı ısınan, ondan yaşça büyük bir aile reisi olur. Eğer genç adamın aradığı bir babaysa, yaşça ondan büyük olan bu adamın aradığı da bir erkek evlattır: beklenildiği gibi gezginin karşılaştığı Mughar hükümdarı Büyük Ekber’in (1542-1605) onu hayal kırıklığına uğratan oğulları vardır ve güvenebileceği bir genç adamın özlemini çekmektedir.
Ekber: bir filozof-şah
Ekber, kendisini ‘Mogor dell’Amore’ olarak tanıtan bu sarı saçlı gezginin bir şarlatan olduğundan şüphelense de onunla tanışır tanışmaz cazibesine yenik düşer: “Bu genç adam ne kadar da yakışıklıydı, kendinden nasıl da emin, nasıl da gururluydu. Gözle görülmeyen bir şey daha vardı delikanlıda; onu Şah’ın maiyetindeki yüzlerce kişiden daha şayanı dikkat kılan bir sır.”
Rushdie’nin takdim edişiyle Ekber, hem derin düşüncelere dalan ve içerisine doğduğu gelenekleri sorgulayan bir filozof-şah - “Belki de gerçek bir din yoktu... Her şeyin merkezinde olan insandır, Tanrı değil, diyebilmek istiyordu”- hem de bir bakıma bir dalgacı, gülünç bir şekilde abartılmış devasa-mitsel bir figür.
Rushdie’nin folklorun ve peri masallarının neşeyle tiye alındığı büyüleyici kitabı Harun ile Öyküler Denizi güldürüsüne benzer neşeli, şaka yollu, uzun uzadıya ve daha fazla edebi tutkuyla tekrarlanan süslü sözler Floransa Büyücü’nün pek çok kısmında yer buluyor. Ekber’i ne zaman ciddiye alacağımız veya Rushdie’nin ne zaman okuyucuyu ona gülmeye davet ettiği belli olmuyor: “Şah’ın çekik ve iri gözleri, hülyalı genç bir kadını ya da karayı arayan bir denizcinin gözleri gibi sonsuzluğa dalıp giderdi. Dudakları dolgundu, kadınsı bir ifadeyle hafifçe sarkardı. Bu kadınsı vurgular bir yana, heybetli bir adamdı, cüsseli ve güçlüydü. Genç bir delikanlıyken çıplak elleriyle bir dişi kaplanı boğmuş, sonra yaptığı şey yüzünden çılgına dönüp bir daha asla et yemeyeceğine yemin etmiş ve vejetaryen olmuştu. Müslüman bir vejetaryen, sadece barış isteyen bir savaşçı, bir filozof-imparator; birbiriyle çelişen beyanlardı bunlar. İşte bu memleketin bildiği en muazzam hükümdar böyle biriydi.”
Ekber bir tiran olmadığında ısrar ediyor ve inanıyor ki “Kadir-i Mutlak’ın mekânında bütün sesler istediğini söylemekte özgürdür,” fakat yine de eski bir düşmanının torununu idam ediyor: “Sonra aniden Allahu Ekber; Allah büyüktür; ya da, bir ihtimal, Allah Ekber’dir diye haykırmış ve çalımlı veledin küstah, çok bilmiş ve dolayısıyla lüzumsuz kellesini uçurmuştu... Şah yalnızca sulugözlü mızmızların celladı olan bir barbar filozof değil, yanı sıra dalkavukluk ve yağcılık bağımlısı bir bencildi, fakat her şeye rağmen bir yandan da başka türlü bir dünyanın özlemini çekiyordu...”
Ekber’in özlemini çektiği dünya Batıdır: Rushdie’nin merak uyandıran yüzlerce sayfa yazmasını gerektiren son derece dolambaçlı bir hikâyesi olan sarı saçlı Mogor dell’Amore’un kisvesi altında ayağına gelen Batı.
Hükümdar ve sarı saçlı gezginin güldürü kitaplarındaki simaları akla getirecek kadar abartılmaları gibi, Rushdie’nin kadın büyücüleri de alay edilircesine abartılıyor. Sayısız kraliçeleri ve metresleri arasından, kendi cinsel fantezileri dışında varlık bile göstermeyen, “Geçmişi olmayan, maziden bağımsız, daha doğrusu, sahip olduğu geçmişi, ancak hükümdarın lütfettiği kadar bir kadın olan” Codha, Ekber’in gözdesi oluyor. İşte o Ekber’in ideal kadını veya ‘ayna’sı...
Fakat Ekber’in bilinç altından fışkıran bu dişilik idealine, Floransa Büyücüsü’nün etrafında inşa edildiği şu anlayış bahşedilmiş: Hindistan nasıl ki Batı Avrupa tarafından büyülendiyse Batı Avrupa da Hindistan tarafından büyülenmiştir. “Bu şehir, Sikri, onlar için bir periler ülkesiydi, aynı şekilde Codha’nın havsalası da onların İngiltere, Portekiz, Hollanda ve Fransa’sını almıyordu. Dünya yekpare, her yanı aynı değildi. Biz onların rüyasıyız demişti Şah’a, onlar da bizim rüyalarımız.” Ve: “Garp memleketleri, Şark’ta tekdüze yaşamlar süren halkların kavrayamayacağı kadar egzotik ve gerçeküstü..”
Floransa Büyücüsü tarih kitaplarından ve makalelerinden oluşan küçük puntolarla basılmış beş sayfalık bir bibliyografya içermesine ve ‘tarihsel’ roman olarak nitelendirilmesine rağmen, geleneksel anlamda ‘tarihsel roman’ beklentisinde olan okuyucunun önceden ikaz edilmesi gerekiyor: Söz konusu olan şen şakrak bir edayla postmodern büyülü gerçekçilikle harmanlanmış bir ‘tarih’. Bu kıdemli sanatçı-yazar çok şakacı ve kültürel karşıtlıklardaki büyünün gücüne dair gelmiş geçmiş en hareketli en muzip hikâyesine ruhsuz ‘gerçekliği’ dahil edemeyecek kadar coşkun bir üslupçu: “Biz onların rüyasıyız... onlar da bizim.”
Sishyphos,
Bana yazdığınız yorumları siz mi sildiniz, teknik bir arıza mı söz konusu. Eğer neden ilki ise ufacık bır açıklama istemem yanlış mı olur?
Sevgiler...
Ben yazdığım hiç bir şeyi silmedim ki???
Hangi yorumumdan bahsettiniz acaba?Link verebilirmisiniz.
Sorduğunuz açıklamadan bile haberim yok:S:S
Ayrıca sizin bloğunuza yazdığım bir yorumu ben silmiş olsam o yorum sonsuza kadar şeklinde kaldırılmaz.ismim kalır ve yazar bu yorumu sildi diye not düşülür..
eğer alta verdiğim linkteki yazınız ise bahsettiğim;ki bu link olmasını düşünme sebebim de benim yorum gerçekten uçmuş ama hepten uçmuş,ama sizin bana verdiğiniz cevap duruyor.böyle bir silme işlemini benim sizin blogunuzda yapmama imkan yok.
http://asunungunlugu.blogspot.com/2009/11/yagmurun-hatrlattklar-5.html
eğer bahsettiğiniz sayfanın linkini verirseniz konuyu çözeriz.
sileceğim yorumu yazmam zaten ben.
http://asunungunlugu.blogspot.com/2009/11/en-gfuzel-hediye.html
http://asunungunlugu.blogspot.com/2009/11/mutlu-yllar-pacoz.html
Hemen gördüğüm bunlar. Teknik bir şey ise hiç uğraşmayın. Ama hepsi birden silinmiş olunca doğrusu farkında olmadan kıracak bir şey mi yaptım diye düşündüm. İşin tuhafı bana son yorum yazan bir arkadaşın daha en az beş yorumu gitmiş.Çok teşekkür ederim ilginize. Tekrarlıyorum. Böyle bir şeyin hesabının sorulmayacağının bilincindeyim. Ama merak ettim doğrusu.
Sevgiler...
Haklısınız silinmişler.ama dediğim gibi,ismim bile kalmadan silme yetisi ancak blog sahibindedir.bu yorumu sil der blog sahibi ve altından da sonsuza dek kaldır seçeneğini seçer.ancak o şekilde ismim dahil kaybolur.ben kendim silmiş olsam bu yorum yazarı tarafından kaldırıldı ibaresini görürsünüz.eğer bloğunuzdaki başka bir yetkili kaldırmış olsa bu yorum bir blog yöneticisi tarafından kaldırıldı ibaresini görürsünüz.
bence olay sizin teknik ayarlarınızdan kaynaklanmaktadır
Önce yorduğum için özür diliyor, bir kez daha teşekkür ediyorum...
Estağfurullah,yormak ne demek..
Çapım dahilinde teknik yardım isterseniz elimden geleni yapmaya çalışırım her zaman.
(: sorunn çözulmüşe benziyor(:
gelelim yazınnıza bir roman sever olarak kitap içeriği hoşuma gitti..En kısa zamanda alıp okuyacagım(:
İyi günler arkadaşlar, mesleğim doktorum. Çalışmalarıyla harika olan güçlü bir büyü tekeri olan Dr Ajayi ile karşılaşana kadar profesyonel geçmişim nedeniyle süper kültüre asla inanmadım. 12 yıllık evliliğimde sorun yaşıyordum, kocamın meslektaşıyla ilişkisi olduğunu öğrendiğimde onunla yüzleştim, bana tek söyleyebildiği, benden bıktığı için boşanmaya hazır olmam gerektiğiydi, bu gerçekten şaşırtıcıydı. çünkü iki gün sonra ondan bir boşanma kağıdı alıyorum, durması için yalvarıyorum ama çocuklarımızı nasıl etkileyeceğini bile düşünmeden garip davrandı, o zaman bir arkadaşımla sorunumu tartıştım ve bana nasıl olduğunu anlattı. benzer bir durumdaydı ama Dr Ajayi onun için evliliğini kurtaran bir aşk büyüsü yaptı, şüpheliydim ama gerçekten başarısız bir evlilik istemiyorum bu yüzden yardım için Dr ile iletişime geçtim, ona durumumu açıkladıktan sonra bana ne olduğu söylendi yapılacak ve bugün kocam yeniden benimle barış içinde ve bana karşı tüm kötü davranışlarını kesti. İlişkinizde bir sorun yaşıyorsanız, çözüm için son durağınız Dr Ajayi'dir. Whatsapp / Viber : +2347084887094 veya Email : drajayi1990@gmail.com adresinden iletişime geçebilirsiniz.
Evliliğimi kaybettim ve karımın beslendiği yalanlar ve asla doğru olmayan güvensizlikler yüzünden uzaklaştığını gören mutsuzluk yüzünden güzel evimi mahvettim. Başından beri asla hile yapmayacağıma yemin ettim ve mutlu bir yuva kurduğumdan emin olmak için yerimde durdum ama ne yazık ki bana asla yeterince güvenmedi. Onu geri almak için aylarca dolaştım ve ailesinin müdahalesi de dahil olmak üzere çeşitli kaynaklardan yardım aradım ama hiçbir zaman başarılı olamadım. Kendisiyle temasa geçtiğimde daha önceki aşamada şüphe duyduğum Dr. Ilekhojie ile temasa geçtim. Onun bana her şeyi anlatması gibi benim de umudu canlı tutmam ve prosedürlere uymam gerekiyordu. Bana 3 gün sonra geri döneceğine dair güvence verdi ve oğlumla annesinin eve döndüğünü bilmenin ne kadar mutlu ve minnettar olduğumu ifade edecek kelimeleri henüz bulamadım. Hayatımıza mutluluğu geri getirdiğiniz için Dr Ilekhojie'ye teşekkür ederiz. Yardıma mı ihtiyacınız var, bu harika Dr Whatsapp +2348147400259 ile veya E-postası aracılığıyla iletişime geçin: gethelp05@gmail.com
Büyülerin var olduğunu veya işe yaradığını kabul eden dünyadaki son kişi bendim, ta ki Dr. Ilekhojie'ye yönlendirilene kadar. Partnerimle barışmama yardım edeceğine söz verdi. Boşanmadan 3 ay sonra depresyon ve konsantrasyon eksikliği nedeniyle iş yerimde küçültüldüğüm için denemekten başka seçeneğim yoktu. Hayatım her geçen gün tükeniyordu ve ne yapacağımı şaşırmıştım. Mutluydum ve işimden zevk alıyordum ama aniden boşanmadan sonra perişan oldum çünkü hızlı ve kısa bir süreçti. Sadece Dr. Ilekhojie bana bir yol gösterdi ve ona inandığım için mutluyum. Daha geçen hafta burada pozisyonuma geri terfi ettim ve Dr. Ilekhojie adlı bu adamla kendi deneyimimi paylaşmak için buradayım. Her durumda her zaman bir çıkış yolu vardır. Dr. Ilekhojie ile +2348147400259 numaralı telefondan veya WHATSAPP MESSENGER aracılığıyla iletişime geçin ve gethelp05@gmail.com adresine e-posta gönderin
Aldatıyordum ve kocam beni birkaç kez yakaladı. Kendimi düzeltmeye çalıştım ve her seferinde tekrar tekrar aldattım. Sanırım o gidene kadar benim için ne anlama geldiğini fark etmemişim. Onu geri kazanmanın bir yolunu bulmaya başladım ama Dr. Ilekhojie'nin dünya çapında birçok insanın ilişkilerini geri kazanmasına yardımcı olan bir makaleyle karşılaşana kadar hiçbir şey mükemmel bir şekilde işe yaramadı. Onunla iletişime geçtim ve bana kocamın bana geri döneceğine ve barışacağımıza dair güvence verdi. Şaşırtıcı bir şekilde, söz verdiği gibi, kocam geri döndü ve beni affettiğini ve yeniden başlamamızı istediğini söyledi. Dr. Ilekhojie sayesinde her şeyi daha iyi hale getirmek için ikinci bir şansım var ve kocama sadık kalacağıma yemin ettim. Ondan yardım isteyebilirsiniz. Whatsapp veya Viber: +2348147400259 veya E-posta: gethelp05@gmail.com
Tıbbi durumum kalp kırıklığıydı çünkü adet kramplarına, adet öncesi şişkinliğe, alt karın basıncına ve bu da adetlerin ağırlaşmasına neden oluyordu. Tedavi amacıyla doktorum tarafından farklı ilaçlara maruz kaldım. Birçok doktora gitmeme rağmen sağlığım iyiye gitmiyordu çünkü onların söyleyebildiği ve önerdiği tek şey ameliyattı. Vazgeçmenin eşiğindeyken en azından bir tedavi bulmak için internete girdim. Ama bunun yerine bir tedavi buldum. İnternette Fibroid hastası bir kadının ifadesini okudum. Kendisine şifalı bitkiler ve temizlik sağlayan Dr Ilekhojie'nin e-posta adresini paylaştı. Uzun lafın kısası, 3 haftadır şifalı bitkiler kullanıyorum ve çok şükür 2 hafta sonra aile doktorumun da onayladığı gibi miyomum küçülmeye başladı. Keşke bunun sonu olduğunu söyleyebilseydim ve Dr Ilekhojie'nin bana bir hafta daha biteceğini söylediği gibi hala şifalı bitkileri kullanıyorum. Miyom konusunda yardım için özellikle Dr. Ilekhojie'nin bitkisel ilacını deneyin. İlgileniyorsanız Telegram veya Whatsapp +2348147400259 veya gethelp05@gmail.com adresine e-posta göndererek onunla iletişime geçin.
Evliliğimde sorunlar yaşıyordum çünkü 10 yıllık kocam genç kadınlara ilgi duyduğu için boşanmak istiyordu ama ben onu boşanmayı iptal etmeye ve Dr. Ilekhojie adlı ilahi bir adamın yardımıyla evliliğimiz üzerinde çalışmaya ikna edebildim ve şimdi barış ve uyum içinde yaşıyoruz. İlişkinizde, evliliğinizde herhangi bir sorunla karşı karşıyaysanız veya hayatınızda sorunlar yaşıyorsanız, Dr. Ilekhojie size yardımcı olacak doğru kişidir WhatsApp / Viber ile iletişime geçin: +2348147400259 Ben onun çalışmalarının yaşayan bir tanığıyım