Hani tarihte dönüm noktası olan günler vardır. Tarihin, siyasetin, dünya dengelerinin değiştiği zamanları mühürleyen günler. Kendi hayatımdaki böyle günler geldi geçenlerde aklıma. geçenlerde dediğim 11 Eylülde geldi aslında ama bu çook tembel bünye yazıyı anca bugüne oluşturabildi.
1980 darbesinin nihai kararını aldırtan olay burada okuyabileceğiniz Kudüs Mitingi diye adlandırılan olaydır. O dönemde Konya' da okuyan her lise ve ortaokul öğrencisi gibi ben de parti yanlısı üniversite öğrencileri ve teröristlerin okulları basıp bizleri zorla arabalara tıkıp Alaaddin Tepesi çevresindeki yürüyüşe götürmelerini yaşamıştım. Gördüğümüz eziyet ve terör daha ufak sayılan yaşlarımız sayesinde iyice gözümüzde büyümüştü. Karşı çıkanların kafalarının demir borularla patlatıldığını, katılmak istemeyenlerin dövüldüğünü görmemiz bizi asker çocukları olduğumuz halde karşı çıkmamaya zorlamıştı. Bizleri zorla yürüten teröristler çevremizde etten bir çember kurmuştu ki biz o yürüyüşten kaçamayalım. Et duvarının dışına kaçmaya çalışmak ise dövülmeyle hem de vahşice dövülmeyle sonuçlanıyordu. O ortamdan babası Konya' da Merkez komutanı olan bir erkek arkadaşımın babasının şoförünün ( asker ) gözüpekliği sayesinde kurtulabilmiştik. Düşünün ki nasıl günlermiş; onca asker polis subay baba çocuklarını bir şansla kurtarabilmiş oradan.
Nitekim ( ehehehu netekim diyesim geldi ) 6 gün sonra 12 Eylül darbesi oldu. Peki ben o gün neredeydim? Hacettepe tıp fakültesini kazanmış olan ablamın ingilizce dil muafiyet sınavı sebebiyle ( belki peder beyin olacakları bilip bizi toptan Ankaraya göndermesi de vardır bunun altında çünkü o dönemde Konya' da istihbarat kurmaylıkta mı ne görevliydi ) Ankara' da teyzemlerin evindeydim. Sabaha dair hatırladığım radyoda tv de sürekli çalan kahramanlık türküleri ve ablamın " ühühühü ben sınava giremiycem okuyamıycam" diye ağlaması. Anlatamadık kadına la devrim oldu, sokağa çıkma yasağı var, sınav falan her şey iptal diye.
Daha sonra aklıma gelen ise 17 Ağustos 1999 depremi. Onu da bilmeyen varsa hala buradan okuyabilir. Oğluşum daha iki aylıktı. Nereye sokağa çıkıyorsun iki aylık bebekle. Gerçi ilk panik, daha telefonlar kesilmeden ablamlara ulaşmayı başarmam ve eniştemin çıkın evden komutu ile evden çıktık. Sonra bu salak kadın üzerine sadece sabahlık alıp çıktığını fark edip eve giyinmeye geri dönmüştü. Ama sabah 8 dolaylarında bebek de acıkıp uyanınca pes etmiştim ve biz tüm o deprem dönemini evde geçirmiştik. Duvarların uğultusu hala aklımda.
Sonraki an ise 2003 de İstanbulda yapılan o bombalamalar. Buradan okuyabileceğiniz o terör eylemi sırasında iş yerimdeydim. Patlamaları çok güçlü olarak duyduk. Ama tv açık olmadığı için kötü bir şeylerin olduğunu ancak dükkanın olduğu caddeden geçen ambulans ve polis arabası trafiği artınca anlayabildik. Kötü bir gündü, an be an ya orada olsaydık ki olabilme ihtimali çok olan çok kişi vardı çevremde neler olurdu düşüncesi. Çevremden olay yerine meslek sebebiyle intikal edenlerin yaşadıkları.
Sonraki büyük taş ise tarihi, dini, siyaseti ve savaşları yönlendiren bir gün idi. 11 Eylül 2001. Buradan okuyabileceğiniz gibi günümüzdeki dünyanın şeklini sağlayan akıl ötesi bir olaydı. Hiç unutmadığım bir şey var ki tam da canlı yayında 2ci kuleye çarpan uçağı seyrederken ben müşterim olan Rüçhan Çamay ile telefonda konuşuyordum. Kadın dikkatimin dağıldığını anlayıp pek bir sert çıktı bana telefonda. Ben de TV seyretmiyormusunuz diye sormuştum. Verdiği cevap bile aklımda, ben akşam saatinden önce TV seyretmem demişti. Ve benim cevabım şu idi: " Rüçhan hanım, açın televizyonunuzu, şu anda dünya tarihi ve dengeleri değişiyor, artık bildiğimiz dünyada yaşamayacağız".
Yine önemli bir tarih aslında 15 Aralık 2003, ama nerde ne yapıyordum hatırlamıyorum, haa o tarihte Saddam yakalandı bir çukurda.
Şimdi bir düşünün tarih değişirken siz nerede ve ne yapıyordunuz? Sonra da şunu düşünün, eğer bu kadar acı ve terörün can aldığı bir dünyada terör sizin yaşamınıza damga vurabilmişse terörü durdurnak için ne yapıyorsunuz?
1980 darbesinin nihai kararını aldırtan olay burada okuyabileceğiniz Kudüs Mitingi diye adlandırılan olaydır. O dönemde Konya' da okuyan her lise ve ortaokul öğrencisi gibi ben de parti yanlısı üniversite öğrencileri ve teröristlerin okulları basıp bizleri zorla arabalara tıkıp Alaaddin Tepesi çevresindeki yürüyüşe götürmelerini yaşamıştım. Gördüğümüz eziyet ve terör daha ufak sayılan yaşlarımız sayesinde iyice gözümüzde büyümüştü. Karşı çıkanların kafalarının demir borularla patlatıldığını, katılmak istemeyenlerin dövüldüğünü görmemiz bizi asker çocukları olduğumuz halde karşı çıkmamaya zorlamıştı. Bizleri zorla yürüten teröristler çevremizde etten bir çember kurmuştu ki biz o yürüyüşten kaçamayalım. Et duvarının dışına kaçmaya çalışmak ise dövülmeyle hem de vahşice dövülmeyle sonuçlanıyordu. O ortamdan babası Konya' da Merkez komutanı olan bir erkek arkadaşımın babasının şoförünün ( asker ) gözüpekliği sayesinde kurtulabilmiştik. Düşünün ki nasıl günlermiş; onca asker polis subay baba çocuklarını bir şansla kurtarabilmiş oradan.
Nitekim ( ehehehu netekim diyesim geldi ) 6 gün sonra 12 Eylül darbesi oldu. Peki ben o gün neredeydim? Hacettepe tıp fakültesini kazanmış olan ablamın ingilizce dil muafiyet sınavı sebebiyle ( belki peder beyin olacakları bilip bizi toptan Ankaraya göndermesi de vardır bunun altında çünkü o dönemde Konya' da istihbarat kurmaylıkta mı ne görevliydi ) Ankara' da teyzemlerin evindeydim. Sabaha dair hatırladığım radyoda tv de sürekli çalan kahramanlık türküleri ve ablamın " ühühühü ben sınava giremiycem okuyamıycam" diye ağlaması. Anlatamadık kadına la devrim oldu, sokağa çıkma yasağı var, sınav falan her şey iptal diye.
Daha sonra aklıma gelen ise 17 Ağustos 1999 depremi. Onu da bilmeyen varsa hala buradan okuyabilir. Oğluşum daha iki aylıktı. Nereye sokağa çıkıyorsun iki aylık bebekle. Gerçi ilk panik, daha telefonlar kesilmeden ablamlara ulaşmayı başarmam ve eniştemin çıkın evden komutu ile evden çıktık. Sonra bu salak kadın üzerine sadece sabahlık alıp çıktığını fark edip eve giyinmeye geri dönmüştü. Ama sabah 8 dolaylarında bebek de acıkıp uyanınca pes etmiştim ve biz tüm o deprem dönemini evde geçirmiştik. Duvarların uğultusu hala aklımda.
Sonraki an ise 2003 de İstanbulda yapılan o bombalamalar. Buradan okuyabileceğiniz o terör eylemi sırasında iş yerimdeydim. Patlamaları çok güçlü olarak duyduk. Ama tv açık olmadığı için kötü bir şeylerin olduğunu ancak dükkanın olduğu caddeden geçen ambulans ve polis arabası trafiği artınca anlayabildik. Kötü bir gündü, an be an ya orada olsaydık ki olabilme ihtimali çok olan çok kişi vardı çevremde neler olurdu düşüncesi. Çevremden olay yerine meslek sebebiyle intikal edenlerin yaşadıkları.
Sonraki büyük taş ise tarihi, dini, siyaseti ve savaşları yönlendiren bir gün idi. 11 Eylül 2001. Buradan okuyabileceğiniz gibi günümüzdeki dünyanın şeklini sağlayan akıl ötesi bir olaydı. Hiç unutmadığım bir şey var ki tam da canlı yayında 2ci kuleye çarpan uçağı seyrederken ben müşterim olan Rüçhan Çamay ile telefonda konuşuyordum. Kadın dikkatimin dağıldığını anlayıp pek bir sert çıktı bana telefonda. Ben de TV seyretmiyormusunuz diye sormuştum. Verdiği cevap bile aklımda, ben akşam saatinden önce TV seyretmem demişti. Ve benim cevabım şu idi: " Rüçhan hanım, açın televizyonunuzu, şu anda dünya tarihi ve dengeleri değişiyor, artık bildiğimiz dünyada yaşamayacağız".
Yine önemli bir tarih aslında 15 Aralık 2003, ama nerde ne yapıyordum hatırlamıyorum, haa o tarihte Saddam yakalandı bir çukurda.
Şimdi bir düşünün tarih değişirken siz nerede ve ne yapıyordunuz? Sonra da şunu düşünün, eğer bu kadar acı ve terörün can aldığı bir dünyada terör sizin yaşamınıza damga vurabilmişse terörü durdurnak için ne yapıyorsunuz?
12 Eylül darbesinde biz ablamlarda onun 13 Eylüldeki doğum gününü kutlamak üzere hazırlıklar yapıyorduk. Koray bebekti. Tabii kimse gelemedi.
17 Ağustosta ablam bendeydi. Ümitsiz denilen hastalığı çok iyi bir bakımla doktorların mucize olarak gördüğü hızlı bir iyileşme sürecine girmişti. Tabii süreç hızla tersine döndü. Can o ve ben kanasta oynamış ve henüz yatmıştık. Biz de sabahlıklarla çıktık. Alt katta oturan Rayuşlar tatilde İstanbul dışındaydılar.
11 eylül' de TV."Oh my God" larla canlı gösterirken salon masasında yağlıboya resim yapıyordum. Hiç unutmuyorum. Pembe boyalı eski köşk resmiydi. Senin Rüçhan Çamay' a söylediklerini ben bir deftere not düşmüştüm.
Galiba senin posttan uzun oldu. Aslında ben yatmışken hatta uyumuşken boğaz ağrısıyla uyandım ve oyalanmak için oturdum pc başına. Bak anılara daldım unuttum bile.
Saol yaw:))
O kadar yerinde bir entry olmuş ki bu, o kadar anlamlı. Hiç aklıma gelmezdi dönüp böyle bir kurcalama, aydırma yapmak/yaptırmak.
Biraz ürktümde aslında bakma. Sağduyulu insanların odakları hep yakından ilgilendirir, hep çok düşündürür beni. He terör yeni mi, ilk mi duyuyoruz, olursa ilk mi, yeni mi duyacağız? Hayır ama..
Sonra düşündüm nerede ne şekildeydim diye..
12 Eylül yok gibi ben de..
17 Ağustos tüm netliğiyle..
11 Eylül film gibi izlediğimi hatırlıyorum..
2003 de iş yerimde çok benzer korkular ve şşakınlık içinde..
Diğer 2003 hiç yok aklımda..
Ve terörü durdurmak için bıdıbıdı dan öte hiçbir şey yapmıyorum ben. :(
-12 Eylül : Ankara'da, teyzemlerin evinde mutlu mesut ingilizce sınavına girmek için uyandım. Sınava nasıl konsantre olduysam radyoda sokağa çıkma yasağını duyunca "ben sınava giremeyip bir yıl hazırlık okuyacağım" diye ağlamıştım.
-17 Ağustos. Yaz gecesi İstanbul, ben mini gecelikle fırladım. O gün bu gündür gecelikle yatmam.
-11 Eylül . Yine İstanbul. İşyerindeyim. O sıralar Siirtte görevli olan eşim izinli, yanımda (neyse ki)
- 2003 , yine işyeri. Bombalamaların olduğu yere yakın. Doktoruz ya, görevlendirme gelir mi diye bekledik.
- Bu bloggera yorum bırakmak ne zor olmuş. Ancak sağ klik ve yeni sekmede açınca açıldı pencere.
@Asucum,
Bu kayda almış olmak da önemli biliyormusun? Yani o önemli günlerde nerde ne yapıyor olduğunu hatırlayabilmek. ben ki genellikle dün ne yediğimi unutan bir insanım ama kilit olaylar ( aile kavgası dahil:D) da beynim kayıt makinesi gibi çalışıyor nedense.
@Evrimcim sevindim sorunun çözülmesine. 12 eylüle senin tevellüt ufak kalmıştır:))
@Daphne çözersin sen çözersin. yorum göndere tıkla sonra altta görev çubuğundaki mozilla simgesine tıkla, yorum penceresinin ayrıca açılmış olduğunu göreceksin. Nerden mi biliyorum, senin mozillana da bendeki ayarların aynını yaptım hatırlarsan:D
Ne tesadüf 12 eylülde aynı şeyleri mi yaşamışız:P