En son menapozlu bir kadın olarak imdat çığlıklarımda bırakmışım ben blogu. Arada neler oldu neler diyesim var ki epey de şey oldu. Bir kere doktora gitmemek gerektiğine olan inancım bir kez daha doğrulandı. Kendi keyfimle değil de metazori olarak gittim aslında. Bir kaç gün üst üste tekrarlayan ve uzun sürelerle yaşanan şiddetli burun kanamalarım oldu. En sonunda bir perşembe günü evde yaklaşık 35 dakika kanayıp, kanamayı durduramayınca soluğu acilde aldım. Acilde yapılan ilk kontrollerin ardından bir yüksek tansiyon hastası olarak ve elimde uzun bir tetkik listesiyle evime yollandım. Tetkiklerin sonucundan çok o testlerin yapılma süreci aslında yazmak istediğim şey. Ama sonuca kısaca değinirsem eğer birin üçü şeklinde oldu efendim. Ben de biliyorum ters yazdığımı ama yukardaki sanırım seni bir değil üç anca paklar diye düşündü. Bir hastalık çıkmasından korkarken şu anda tam üç ; hipotroid, tip 2 diabet ( insülin direnci bilmem bi şeymiş) ve hiper tansiyon ilaçları alıyorum.
Bahsetmek istediğim konu ise şöyle. Bu tetkiklerin bir kısmını devlet hastanesinde yaptırdım. Şimdi o benim yıllar öncesinden hatırladığım sabah 5 lerde hastaneye gidip sıraya girmeler falan kalmamış. Kağıt üzerindeki şekle bakarsanız hele olay çok pratik. Telefonla istediğiniz güne randevu alıyorsunuz, gittiğinizde hele sistemi de biliyorsanız zaman kaybı vesaire yaşamadan ücretli gişesine ödemenizi yapıp barkodunuzu aldığınızda verilmiş randevu saatinizle hangi odada hangi doktora gideceğinizi öğreniyorsunuz. Çok çok fazla beklemeden ( yine de tam saati saatine olmuyor açıkçası) muayeneye giriyorsunuz. Ardından bilgisayar sisteminde barkodunuza açılmış olan hesaba tüm gereken, istenen, yapılan tahlil vs sonuçları da işleniyor. Sabah kan hangi saate kadar verilir, sonuçlar kaç gün sonra hangi saatten itibaren alınır gibi ufak detayları da öğrenmişseniz pek sefillik yaşamıyorsunuz. Tüm bu muayene ve tetkikler de çok cüzi ücretlerle yapılıyor ( ben SGK kullanmadığım için ). Ama hani dedim ya kağıt üstündeki şekil diye, hah işte o şekli bozan insan faktörü var.
Bir kere bir doktorun nasıl absurd bir şekilde beş dakikada muayene yapmasının devlet tarafından beklendiğine tanık oluyorsunuz. Çünkü call center sistemi ile muayene randevuları beşer dakika arayla veriliyor. Buna uyan doktor var ki kimbilir ne önemli şeyleri ister istemez gözden kaçırıyordur. Uymayan doktor da var ki kendisine verilen listedeki hastalar uzun süre bekledikleri için hem laf edip söyleniyorlar hem bunun kendileri açısından daha iyi bir şey olduğunu anlamayıp doktora tepki gösteriyorlar. Bu devletin sağlık sisteminde çoğu şeyi sadece doktorların omuzlarına basarak iyiye götürdüğüne yakınen tanık oluyorsunuz. Hasta sıralarında beklerken doktorlarla tartışan, laf eden, kavga eden insanları görünce aklınıza doğal olarak doktora şiddet olayları geliyor. Ama bir de bir hastaneye giren her hastanın hemşire olsun, tıbbi teknisyen,kan laborantı veya doktor olsun; onlardan önce ilk karşılaştığı hastane memurları var. Ki zurnanın zırtladığı yer de burası sayın okuyucu.
Şimdi bir kısım bilgisayar başında bir masada oturup işi test sonucu vermek olanları, güvenlik görevlisi olanları, veznelerde ücret alma işi yapanları vs bir şekilde mazur görmek gerektiğine inanıyorum. Sonuçta o insanların bir işi var ve her önüne gelen onları danışma görevlisi olarak kullansa işlerini yapamazlar. Ama bir de o hastanedeki hasta trafiğini düzenleme görevini yapan memurlar var. Yani elinizde randevu saatiniz ve kimliğinizle gittiğinizde size barkodunuzu verip hasta muayenesi olayını düzenleyen kişiler. Ve bir de istisnasız her binada DANIŞMA yazan masaların arkasında oturanlar. İşte bu şahıslar bir tür kraldan çok kralcı, diktatörün işkence başıcısı, engizisyon celladı falan gibi görüyorlar kendilerini. Lan adı Danışma yani; tabii ki gelen adam sana soracak hangi poliklinik hangi binadadır, hangi laboratuara sonuç almaya saat kaçta gidilir vs vs. Ama sanırsın ki bu arkadaşlara işleriyle ilgili soru sormadın da anasına bacısına hakaret ettin. Bir afra tafra, en kibar soru soran insana bile bir afalar cakalar, bir hakaret eder tarzda konuşmalar. Mesela barkodcu arkadaşlar TC kimlik numaranızı bir rakam yanlış girip sonra " hanım hanım yok bugüne senin randevun, boşa işgal etme burayı" diye bağırabiliyorlar. Siz en sakin en kibar ve sabırlı halinizle bir daha kontrol etmesini rica ettiğinizde ise kendi hatasını görüp bir tür g*t olma haline geldikleri halde o iğrenç tavırlarında en ufak bir değişiklik olmuyor.
İşte eğer acil bir durumunuz yoksa, ölümcül tehlike içinde değilseniz, çok çok sabırlı ve o işi o gün halletmeye kararlıysanız bir şekilde sinirinizi yutup kimseyi dövmeden öldürmeden hastaneden çıkabiliyorsunuz. Ama ben o insanların bana ( ki eminim bana en iyi davranış hallerini göstermişlerdi, bir de azıcık kılık kıyafet ve konuşmasından eğitim seviyesi düşük olduğu belli olanlara yaptıklarını hayal edin) olan davranış şeklini o anda bir hastası-yakını ölümcül durumda hastanede olan bir kişiye gösterdiklerini düşündüm. Zaten yakınınız sağlık tehlikesi altındayken böyle kötü davranış şeklini bir kaç insandan göre göre doktora ulaşabiliyorsunuz. Ve eğer o doktor da o gün zrilyon tane hastayı beşer dakikada muayene ve tedavi etmek zorunda kalmış olup yorgun ve gerginse dananın kuyruğu kopabiliyor. Düşünsenize yakınınızı acil olarak hastaneye getirmişsiniz, onu bir tarafa almışlar, siz de elinizde evrak kağıt vs yapılacak tetkikler, muayene için gereken bürokratik işlemler peşinde koşturuyorsunuz. Ve işi aslında size yardımcı ve yönlendirici olmak olan her görevliden akla gelmedik hakaretkâr hitap şekillerine maruz bırakılıyorsunuz. Üzüntü, telaş, koşuşturma vs vs hepsi bir yandan üzerine bu insanlarla iyice geriliyorsunuz. Ve en sonunda zaten çok çok uzun sürelerle insanlık dışı koşullarda çalışmaya zorlanmış bir doktorla ikiniz de sabrınızın son hadlerindeyken karşı karşıya geliyorsunuz. Birinin ki bu durumda genelde bu kişi doktor oluyor; ufacık bir amacı aşan cümlesinde siz kopup adama dalıyorsunuz.
Tabii ki hiç kimseye ve özellikle sağlıkçılara şiddeti hoş görmüyorum. Yazdıklarımdan bu anlam çıkarılmasın. Ama yaşayıp izlediklerimle birlikte düşünüyorum. Neden hep şiddet ve darp doktora uygulanıyor? Neden hasta yakınları ve hastaları çıldırma aşamasına getiren o zavallı zihniyetli memurların hastanelerde çalışmasına izin veriliyor? Aslında saçma oldu. Bu zihniyetleri sadece hastanelerde değil hemen tüm devlet memuru olan işletmelerde görebiliyoruz. Eğitimi, kişiliği, vasıfları bakılmaksızın hükümet yanlısı olup torpil vs ile o memuriyetlere yerleştirilen insanlar bunlar. Bu ezikliklerini de işte hak etmedikleri maaşları alırken, işlerini yapmayarak ve kendilerinden işlerini yapmalarını bekleyen insanlara eziyet ederek gidermeye çalışıyorlar. Ama hastane gibi can ve sağlıkla iştigal bir ortamda doğal olarak sinirler daha çabuk geriliyor, insanlar daha çabuk patlıyor.
Ve tekrar üstüne basarak diyorum ki: O memurlar adam olsa, insan psikolojisinden anlama ve ona göre davranma eğitimi almış olsalar; sağlıkçıya şiddet olayları bu ülkede azalır. Sağlıkçı zaten bunun eğitimini de alıyor. Tamam insanlık dışı çalışma koşulları onları da etkiliyor ama muhatap yani hasta yakını normal davranabilse bir sağlıkçı ( genelleme yapmayım en azından büyük çoğunluğu diyeyim) hastayı delirtecek bir davranış şekline girmez. Bence tabii.
Hastanede bir bahsi geçen memur tipiyle aramda yaklaşık şöyle bir diyalog geçti:
ben: Beyefendi günaydın, iyi çalışmalar. XX polikliniği hangi binada acaba?
memur: hormggrhh argh ahatttrz
ben: pardon anlamadım?
memur. hattiri höttürü homrghhh B binası
ben: Teşekkür ederim. Bir sorum daha olacak, kan laboratuarı kaça kadar kan alıyor acaba?
memur: arghhh x&%$?**/ her şeyi de sormak zorundamısın hanım?
ben: Pardon ama masanızda danışma yazıyor, size değil de kime sormam gerekirdi?
memur:hahorfhhh tamam tamam be.homurghhh saat 12
Bu diyalog çok benzer bir şekilde yaşanmış olup o memur aslında ne biçim bir belayla karşı karşıya olduğunu fark etmemiştir. Dua etsin ki zaten devlet hastanesine gitme kararım yüzünden bin pişman olup sinirimi kendime yöneltmiştim ki arkadaşı katletmedim. İşte bu tarz cevapları o anda ölüm kalım durumunda olan yakını bulunan ve aynı kibarlıkla ilk adımı atan bir hasta yakınına verdiğini düşünün adamın. O kişi ben olsam açıkça söylüyorum, adama dalardım kimse de elimden alamazdı.
Bu hükümetin adamlarını devletin sağıldığı var sayılan iş pozisyonlarına yerleştirmekten vaz geçtiği, iş pozisyonlarına o işin gereken eğitimini alan insanları yerleştirdiği, doktorlara makine değil de insan gözüyle baktığı, doktorların hem devletten para alayım hem özel işimden zihniyetinden kurtulduğu gün hastanelerdeki darp olayları da azalacaktır bence.
Bu arada bir sonraki yazıda sizi hayatımın yeni üyeleriyle tanıştıracağım. Bir anne ve bebekleri.
Bahsetmek istediğim konu ise şöyle. Bu tetkiklerin bir kısmını devlet hastanesinde yaptırdım. Şimdi o benim yıllar öncesinden hatırladığım sabah 5 lerde hastaneye gidip sıraya girmeler falan kalmamış. Kağıt üzerindeki şekle bakarsanız hele olay çok pratik. Telefonla istediğiniz güne randevu alıyorsunuz, gittiğinizde hele sistemi de biliyorsanız zaman kaybı vesaire yaşamadan ücretli gişesine ödemenizi yapıp barkodunuzu aldığınızda verilmiş randevu saatinizle hangi odada hangi doktora gideceğinizi öğreniyorsunuz. Çok çok fazla beklemeden ( yine de tam saati saatine olmuyor açıkçası) muayeneye giriyorsunuz. Ardından bilgisayar sisteminde barkodunuza açılmış olan hesaba tüm gereken, istenen, yapılan tahlil vs sonuçları da işleniyor. Sabah kan hangi saate kadar verilir, sonuçlar kaç gün sonra hangi saatten itibaren alınır gibi ufak detayları da öğrenmişseniz pek sefillik yaşamıyorsunuz. Tüm bu muayene ve tetkikler de çok cüzi ücretlerle yapılıyor ( ben SGK kullanmadığım için ). Ama hani dedim ya kağıt üstündeki şekil diye, hah işte o şekli bozan insan faktörü var.
Bir kere bir doktorun nasıl absurd bir şekilde beş dakikada muayene yapmasının devlet tarafından beklendiğine tanık oluyorsunuz. Çünkü call center sistemi ile muayene randevuları beşer dakika arayla veriliyor. Buna uyan doktor var ki kimbilir ne önemli şeyleri ister istemez gözden kaçırıyordur. Uymayan doktor da var ki kendisine verilen listedeki hastalar uzun süre bekledikleri için hem laf edip söyleniyorlar hem bunun kendileri açısından daha iyi bir şey olduğunu anlamayıp doktora tepki gösteriyorlar. Bu devletin sağlık sisteminde çoğu şeyi sadece doktorların omuzlarına basarak iyiye götürdüğüne yakınen tanık oluyorsunuz. Hasta sıralarında beklerken doktorlarla tartışan, laf eden, kavga eden insanları görünce aklınıza doğal olarak doktora şiddet olayları geliyor. Ama bir de bir hastaneye giren her hastanın hemşire olsun, tıbbi teknisyen,kan laborantı veya doktor olsun; onlardan önce ilk karşılaştığı hastane memurları var. Ki zurnanın zırtladığı yer de burası sayın okuyucu.
Şimdi bir kısım bilgisayar başında bir masada oturup işi test sonucu vermek olanları, güvenlik görevlisi olanları, veznelerde ücret alma işi yapanları vs bir şekilde mazur görmek gerektiğine inanıyorum. Sonuçta o insanların bir işi var ve her önüne gelen onları danışma görevlisi olarak kullansa işlerini yapamazlar. Ama bir de o hastanedeki hasta trafiğini düzenleme görevini yapan memurlar var. Yani elinizde randevu saatiniz ve kimliğinizle gittiğinizde size barkodunuzu verip hasta muayenesi olayını düzenleyen kişiler. Ve bir de istisnasız her binada DANIŞMA yazan masaların arkasında oturanlar. İşte bu şahıslar bir tür kraldan çok kralcı, diktatörün işkence başıcısı, engizisyon celladı falan gibi görüyorlar kendilerini. Lan adı Danışma yani; tabii ki gelen adam sana soracak hangi poliklinik hangi binadadır, hangi laboratuara sonuç almaya saat kaçta gidilir vs vs. Ama sanırsın ki bu arkadaşlara işleriyle ilgili soru sormadın da anasına bacısına hakaret ettin. Bir afra tafra, en kibar soru soran insana bile bir afalar cakalar, bir hakaret eder tarzda konuşmalar. Mesela barkodcu arkadaşlar TC kimlik numaranızı bir rakam yanlış girip sonra " hanım hanım yok bugüne senin randevun, boşa işgal etme burayı" diye bağırabiliyorlar. Siz en sakin en kibar ve sabırlı halinizle bir daha kontrol etmesini rica ettiğinizde ise kendi hatasını görüp bir tür g*t olma haline geldikleri halde o iğrenç tavırlarında en ufak bir değişiklik olmuyor.
İşte eğer acil bir durumunuz yoksa, ölümcül tehlike içinde değilseniz, çok çok sabırlı ve o işi o gün halletmeye kararlıysanız bir şekilde sinirinizi yutup kimseyi dövmeden öldürmeden hastaneden çıkabiliyorsunuz. Ama ben o insanların bana ( ki eminim bana en iyi davranış hallerini göstermişlerdi, bir de azıcık kılık kıyafet ve konuşmasından eğitim seviyesi düşük olduğu belli olanlara yaptıklarını hayal edin) olan davranış şeklini o anda bir hastası-yakını ölümcül durumda hastanede olan bir kişiye gösterdiklerini düşündüm. Zaten yakınınız sağlık tehlikesi altındayken böyle kötü davranış şeklini bir kaç insandan göre göre doktora ulaşabiliyorsunuz. Ve eğer o doktor da o gün zrilyon tane hastayı beşer dakikada muayene ve tedavi etmek zorunda kalmış olup yorgun ve gerginse dananın kuyruğu kopabiliyor. Düşünsenize yakınınızı acil olarak hastaneye getirmişsiniz, onu bir tarafa almışlar, siz de elinizde evrak kağıt vs yapılacak tetkikler, muayene için gereken bürokratik işlemler peşinde koşturuyorsunuz. Ve işi aslında size yardımcı ve yönlendirici olmak olan her görevliden akla gelmedik hakaretkâr hitap şekillerine maruz bırakılıyorsunuz. Üzüntü, telaş, koşuşturma vs vs hepsi bir yandan üzerine bu insanlarla iyice geriliyorsunuz. Ve en sonunda zaten çok çok uzun sürelerle insanlık dışı koşullarda çalışmaya zorlanmış bir doktorla ikiniz de sabrınızın son hadlerindeyken karşı karşıya geliyorsunuz. Birinin ki bu durumda genelde bu kişi doktor oluyor; ufacık bir amacı aşan cümlesinde siz kopup adama dalıyorsunuz.
Tabii ki hiç kimseye ve özellikle sağlıkçılara şiddeti hoş görmüyorum. Yazdıklarımdan bu anlam çıkarılmasın. Ama yaşayıp izlediklerimle birlikte düşünüyorum. Neden hep şiddet ve darp doktora uygulanıyor? Neden hasta yakınları ve hastaları çıldırma aşamasına getiren o zavallı zihniyetli memurların hastanelerde çalışmasına izin veriliyor? Aslında saçma oldu. Bu zihniyetleri sadece hastanelerde değil hemen tüm devlet memuru olan işletmelerde görebiliyoruz. Eğitimi, kişiliği, vasıfları bakılmaksızın hükümet yanlısı olup torpil vs ile o memuriyetlere yerleştirilen insanlar bunlar. Bu ezikliklerini de işte hak etmedikleri maaşları alırken, işlerini yapmayarak ve kendilerinden işlerini yapmalarını bekleyen insanlara eziyet ederek gidermeye çalışıyorlar. Ama hastane gibi can ve sağlıkla iştigal bir ortamda doğal olarak sinirler daha çabuk geriliyor, insanlar daha çabuk patlıyor.
Ve tekrar üstüne basarak diyorum ki: O memurlar adam olsa, insan psikolojisinden anlama ve ona göre davranma eğitimi almış olsalar; sağlıkçıya şiddet olayları bu ülkede azalır. Sağlıkçı zaten bunun eğitimini de alıyor. Tamam insanlık dışı çalışma koşulları onları da etkiliyor ama muhatap yani hasta yakını normal davranabilse bir sağlıkçı ( genelleme yapmayım en azından büyük çoğunluğu diyeyim) hastayı delirtecek bir davranış şekline girmez. Bence tabii.
Hastanede bir bahsi geçen memur tipiyle aramda yaklaşık şöyle bir diyalog geçti:
ben: Beyefendi günaydın, iyi çalışmalar. XX polikliniği hangi binada acaba?
memur: hormggrhh argh ahatttrz
ben: pardon anlamadım?
memur. hattiri höttürü homrghhh B binası
ben: Teşekkür ederim. Bir sorum daha olacak, kan laboratuarı kaça kadar kan alıyor acaba?
memur: arghhh x&%$?**/ her şeyi de sormak zorundamısın hanım?
ben: Pardon ama masanızda danışma yazıyor, size değil de kime sormam gerekirdi?
memur:hahorfhhh tamam tamam be.homurghhh saat 12
Bu diyalog çok benzer bir şekilde yaşanmış olup o memur aslında ne biçim bir belayla karşı karşıya olduğunu fark etmemiştir. Dua etsin ki zaten devlet hastanesine gitme kararım yüzünden bin pişman olup sinirimi kendime yöneltmiştim ki arkadaşı katletmedim. İşte bu tarz cevapları o anda ölüm kalım durumunda olan yakını bulunan ve aynı kibarlıkla ilk adımı atan bir hasta yakınına verdiğini düşünün adamın. O kişi ben olsam açıkça söylüyorum, adama dalardım kimse de elimden alamazdı.
Bu hükümetin adamlarını devletin sağıldığı var sayılan iş pozisyonlarına yerleştirmekten vaz geçtiği, iş pozisyonlarına o işin gereken eğitimini alan insanları yerleştirdiği, doktorlara makine değil de insan gözüyle baktığı, doktorların hem devletten para alayım hem özel işimden zihniyetinden kurtulduğu gün hastanelerdeki darp olayları da azalacaktır bence.
Bu arada bir sonraki yazıda sizi hayatımın yeni üyeleriyle tanıştıracağım. Bir anne ve bebekleri.
Çok geçmiş olsun. Anlamıştım bir sıkıntı olduğunu, twitter'dan soracaktım ne zamandır ama unuttum açıkçası.
Geçenlerde ben de Facebook'ta bir durum güncellemesi paylaşmıştım hastanedeki memurlarla ilgili. Annemin bir sıkıntısı nedeniyle Marmara Ü.Diş Hekimliği Fakültesi'ne gidip geldik bir kaç gün. Doktorlar ve öğrenciler iyiydi ama memurların tavırları berbat ötesiydi. Ben de kavga etmemek için kendimi nasıl tuttuğumu anlatamam. Allah bu ülkede kimseyi hastaneye düşürmesin.
Eski bir memur olarak ve o camiaya yalnızca 2 yıl dayanabilmiş biri olarak devlet memurları hakkında söylediklerine de aynen katılıyorum. Hepsi değil tabii ama çoğunluğu tıpkı belirttiğin gibi.
Tekrar çok geçmiş olsun.
Sis' cim önce geçmiş olsun.Hastane doktor ve ilaç fobisi çok çelişkili bir durum. Bende iş paçozla tetiklenip depresyona dönüşmeseydi asla gitmezdim ama şimdi iyi ki gitmişim diyorum.
Şİmdilik tiroidle ilgili fasıl örtüşüyor. Diğer ikisi için de 12 Şubatta tetkikler yapılacak.
Diğer fasılları biz acillerde çok yaşadık. Apar topar ne bulduysak gittiklerimizde. Her satırına katılıyorum ve benden çekinmeseydi Can bir hemşireyi dövecekti. Serum kapalı demek gafletinde bulunduğu için bir araba laf işitti. Üstelik son anda uyarmasak ( önce bir yatıştırıcı iğne yapıldığını söylemesek) telaşla değiştirdiği ilaç kimbilir bana neler edecekti :( Allahtan kurumumun anlaşmalı hastanelerinde asla bunlar yaşanmıyor. Bu yüzden şükrediyorum.
Çenem düştü. Şimdi burun kanamaların durdu mu. İlaçların yararını gördün mü.
Son olarak tahmin ettiğim şeyse bebelerden biriyle ilgilenebilirim. Hele bi göriiym :))) Öptüm canım...
Sezer,
Çok haklısın,allah kimseyi hiç bir hastaneye düşürmesin.Devletine de özeline de.sağolasın canım.
Asucum,
Acil gidilenlerde sinir katsayısı daha da yükseliyor haklısın. İlaçlar kontrole alıyor. Burun kanamaları durdu.Troidle ilgili TSH ım da az da olsa düştü. Mart başında yine kontrol testleri yapılacak.
Bekle sen bebeleri bekle :))
Sevgili Sis,
Öncelikle geçmiş olsun diyor, hastaneye gitmek için bile bir miktar sağlığa ihtiyacımız olduğunu bir kez daha anlıyorum.
Allah sedyede gidecek duruma getirmesin, lavaş ekmeği gibi ters yüz ediyorlar.
Dilerim; en kısa zamanda sağlığına kavuşursun. Sevgiler.
Sevgili Sis uzun zaman sesinin cikmayisi saglik problemlerinmis:( Cok gecmis olsun..umarim ilaclarinla, ve tabiki diabetik olusunuda yiyecegine dikkat ederek biraz kontrole alabileceksin..dilerim seni cok zorlamaz..Yazdiklarini okurken karsilastiklarini, konusulanlari davranislari, beynime kan hucum eder gibi oldu..ne kadar cahil, asik surat ve yardim etmekten uzak insan varsa o mmasa baslarindalar...sevgiler diyorum..saglikla..
Sis?... Hani bebekler ?...
Ve asıl sen nasılsın "hipotiroid" daşım? (Yerel adıyle Haşimato.)