2014 yılı Mart ayında yapılması gereken seçimlerin 2013 yılı Ekim ya da Kasım ayında yapılması için AK Parti harekete geçti. Yapılan görüşmeler çerçevesinde seçimin öne alınması için AKP ve MHP anlaşmaya vardı. 30 Ağustosda AKP ile MHP arasında yapılan ilk görüşmede 27 Ekim 2013 tarihi öne çıktı. Yerel seçimlerin öne alınması için Anayasa'ya geçici bir madde eklenecek ve 29 Mart 2014 tarihinde yapılacak yerel seçimlerin 27 Ekim 2013 tarihinde yapılması önerilecek. Düzenleme Anayasa'ya eklenecek geçici bir madde ile yapılacak.

Yukarıdaki paragraf bir haber organından alınma. CHP ile anlaşmaya vardılar mı bilmiyorum ama seçim takvimi öne çekildi. 2013’te belediye, 2014’te cumhurbaşkanlığı, 2015’te ise milletvekilliği seçimleri yapılacak. Yerel seçimi aradan çıkartarak ,Cumhurbaşkanlığına ağırlık vererek ondan gelen güven ve rahatlıkla genel seçimi garanti altına altına almaya çalışıyorlar. Gerekçe ise şu : KIŞ KOŞULLARI BÜYÜK SEÇİM KAZALARINA DA YOL AÇMIŞTI ( Muhsin Yazıcıoğlu' nun öldüğü helikopter kazasına atfen).

Bugün basına yansıyan ikinci bir haber ise CHP tarafından Oslo görüşmelerinin açıklanması. Konu çok tartışılır bir konu da bence en önemli olan kısmı mutabakat maddeleri arasından seçim sonrası ve öncesi için karşılıklı anlaşılmış konular. Seçimin güvenli ortamda geçmesinin PKK tarafından sağlanması ve seçim sonrasında İmralı'da yatan teröristle devlet düzeyinde görüşmelerin başlanması kararı. Haberin detayı burada.

Peki bir de yaşadığımız en acı gerçeğe, şehit gerçeğine bakalım. Resmi rakamlara göre AKP’nin iktidarda olduğu son 10 yılda 81 polis, 734 asker olmak üzere toplam 815 güvenlik mensubu şehit oldu, toplam 5 bin 94 asker ve polis de yaralandı. Aşağıdaki resim gayriresmi rakamlar o zaman ( öyledir kesin ! ).

Bu da son bir ay bile olmayan sürecin bilançosu.

Şimdiiii gelelim teoriye.

Diyelim ki Bayrak ülkesinde son on senedir demokratik seçimle iktidarda olan badem partisinin kendi icraatları yüzünden g.tlerinde yusuf yusuf sesini duymaları alışıldık bir olay haline gelmiş olsun. Basında yandaş olmayan ve irdeleyenleri hatta utanmadan bi de yazanları; muhalif ve çok konuşan vekilleri; askerleri ( pardon askerlerin bir kısmını demek lazım burda,yani cemaatçi olmayanları); demokratik ortamın doğal hakkı olan konuşma ve gösteri yapma özgürlüğüne inanıp bu eylemi gerçekleştiren sıradan insanı, öğrenciyi, memuru yıllardır bir örümcek inceliğinde ördükleri hukuk(suzluk) ağıyla içeri atmaları yetmemiş olsun. Önüne mikrofon yaklaştırılan her bademin kendini unutup gerçek fikirlerini anlatması vakt-i zamanında " arkadaşın şahsi görüşüdür, partiyi devleti bağlamaz" diye tenzih edilirken artık başbadem bile kendini kaybeder ve ağzına geleni söyler durumda olsun. Bi taraftan da ufak ufak her tür sansürleme çabalarının sistemin mekanizması gereği sonuçsuz kaldığı bir serbest mecra yani internet olsun. Buna müdahaleye hazırlandıklarını açıklama cesaretini ise 25 şehidin çıktığı ilin vekili olan orman bademi yapsın, genel kurmay başkan bademi ya da milli savunma bademi ya da başbadem dururken. Badem partisinin has üyelerinden olan bir belediye başkanı ( ki padişahlıkla başkanlığı karıştıran bir zât, artık her sivri çıkışında veya aleni yanlış eyleminde parti tarafından aklanmasın; o da selâmeti twitterda önüne gelene şerefsiz demekte bulsun. İç işleri bademi olan zât ise bir devlet adamına yakışmayacak her tür söylemle en önemli ve badem partisinin bekaasına zarar verebilecek olaylarda açıklamada bulunsun; hatta bayan dudakla boy boy ve pişmiş kelle gibi sırıttığı resimleri yayınlansın; hatta yayınlanmasına izin verilsin. 29 ekim resepsiyonunu deprem sebebiyle ölülerimiz var eğlenemeyiz diye iptal eden ve aynı gece bir düğünde yakalanan badem partisi ileri gelenlerinin binbir çabayla yasaklamaya çalıştığı yayınların aksine. Ve yine diyelim ki bu badem partisinin isteklerine uyduramadığı, veya eylemlerine kılıf bulamadığı tek bir unsur olsun; o da PKK. Hatta epey ard niyetli düşünüp bu bademlerin tüm söylemlerinin dışında PKK ile gizli ve uzun vadeye dayalı bir ortak ajandaları olduğunu da söyleyebilirsiniz. Siz söylüyosunuz ama bak,kesinlikle ben değil.

Şimdi bir kaç ay öteye zıplayalım. Yine farz-ı mehal konuşuyoruz ona göre. Aylarca her gün bir ya da onlarca eve evlat acısı kor gibi düşerken; birden badem partisi başkanı başbadem ortaya çıksın ve mucizevi bir şekilde hem de allahın inayetiyle bu terör olaylarını durdurduklarını açıklasın. Durması karşısında ne yapıldı,süreç neydi,neler konuşuldu; bunlara cevap vermeyi geç, ööle çok fazla soran,kurcalayan ya da bi şekilde belge bulup yazan falan olursa hukuksal olmayan hukuğun savcılarını devreye soksun o kişiler aleyhine. Birden şehit haberleri kesilsin,evladı askerde olan anaların içi rahatlasın. Hatta embesil kıvamında olan bi kısım halk "peh peh peh, bak başbademimize ne de güzel bitirdi bu terör sorununu" desin. Bi yandan Karadenizde doğal gaz bulduk haberleri, bi yandan dayanın vatandaşa kömüre,bulgura. Bor mucizesi hangi partinin zamanındaydı, hatırlayamadım da?

Evet bu yazı bir komplo teorisidir. Olan bir hiç uğruna giden evlatlarımıza olmaktadır. Satan sağ oldukça vatan sağ olsun diyemeyen aileler ise susturulmaktadır.

Afyonkarahisarda şehid olan çocuklardan biri, Onbaşı Burak Ümit Gedik benim evimin de olduğu mahalledendi. İlk defa bir şehit evine düşen acıyı yakından gördüm. Ve o şehit üzerinden siyaset yapmaya çalışanları ( CHP si de başka partisi de).