Burada diğer yazıları da okuyabilirsiniz. Ama bu D@phneye ait olan yazıya ben bayılmıştım.
Her yılbaşı gecesinde tüm insanları kapsayan o 'eğlenmeliyim'duygusunu hemen hemen hiç hissetmeyen birisi olarak hep kendisine alternatif yılbaşı seçenekleri arardı.Ama sonuç yine de kendisine eğlenmeliyim şartı koyan insanlarla aynı olurdu.Eğlenememek.Bu sene hiç bir plan program yapmamaya karar vermişti.Ve tam da umduğu gibi işinden çıkıp evine doğru yollandığı şu akşam saatlerinde eve girip duş yapmak dışında hiç bir planı ve olası plan teklif edecek insanı da yoktu.Tüm arkadaşlarının tekliflerini bir bahane bulup geri çevirmişti.
“Tam o sırada” diye başlayarak anlatacaktı sonradan hayatının o en değişik yılbaşı gecesini. Ve devam edecekti :
Yanımdan koşarak bir hayvan geçti. Önce bir şeyden kaçan bir kedi zannettim. Fakat dikkatle bakınca bunun bir bembeyaz bir tavşan olduğunu gördüm. Üstelik tavşanın “gezmeye gidiyormuş” gibi süslendiğine yemin edebilirdim. Bir tavşan nasıl süslenir bilemem. Fakat o an öyle düşündüm. İşi veya yetişecek bir yeri olan sıradan bir kentli bunun üzerinde durmaz ve hızlı adımlarıyla , arkasına bakmadan yoluna devam ederdi. Benim işim ,yetişecek bir yerim yoktu ve sıradanlığı kendime hiç yakıştırmazdım. O nedenle tavşanı takip etmek geçti içimden. Kendi kendime Alice Harikalar Diyarında gibi oldu bu diye düşündüğümü hatırlıyorum. İşte o an yanımdan önce boynuna kurdele takmış bir at, sonra da tüyleri özenle kıvrılmış bir köpek geçti. Hemen peşlerine takıldım. Arkalarından ne kadar koştuğumu hatırlamıyorum. Artık etrafta in cin top oynuyordu. Hava çok soğuktu ve nefesim kaşkolumun ağzıma yakın kısımlarında buz tutmaya başlamıştı bile. Etrafımda hızlı adımlarla yürümekte olan hayvanların sayısı artmış ve türleri de iyice çeşitlenmişti. Birden yanımdan kol kola geçen bir ceylan ve zebranın konuştuklarını duydum hayretler içinde. Ceylan zebraya “davetiyen yanında değil mi? Yoksa partiye giremezsin” dedi. Bütün cesaretimi toplayarak seslendim. “ Affedersiniz, parti için davetiye şart mı?” Bana bakıp güldüler. Zebra kalın bir sesle “Senin için değil tatlım” dedi ve gülüşerek hızla uzaklaştılar. Çevremdeki gülüşen , zıplayan, özenle süslenmiş çeşit çeşit hayvanla birlikte çok süslü bir kapının önüne geldik. Hayretler içinde buranın şehir parkı olduğunu gördüm. Gün ışığında defalarca içinden geçtiğim park bu soğuk yılbaşı gecesinde gözüme çok farklı, adeta büyülü görünüyordu. Kapıda yaşlı görünümlü ve burnunun üstünde gözlük olan bir yılan oturuyor ve konukların uzattığı davetiyeleri tıslayarak deliyor ve girmelerine izin veriyordu. Sıra bana geldiğinde “Affedersiniz, ben davetli değilim fakat ..” dememe kalmadan neşeyle sözümü kesti. “Hoş geldin, hoş geldin acele et, herkes seni bekliyor”. Arkamda bekleyen neşeli görünümlü file “Onur konuğumuzu partinin olduğu yere götürür müsün lütfen” dedi. Fil beni hortumuyla yakaladığı gibi sırtına koydu. Ben ki bugüne kadar değil bir filin yanına yaklaşmak, at binen insanları bile anlamakta güçlük çekerdim. Fil ve ben kısa bir yürüyüşün ardından parkın buz pistinin yer aldığı açıklığa geldik. Pist ve çevresi daha önce hiç görmediğim bir şekilde özenle süslenmişti ve çevrede sayısız hayvan nereden geldiği belli olmayan müziğin ritmiyle dans ediyorlardı. Kendi kendime “sanıyorum uyudum ve düş görüyorum şu anda” diye düşündüm. Hepsi çok eğleniyordu ve tüm hayvanlar beni ağırlamak için birbirleriyle yarışıyordu adeta. Bir maymun başıma bir parti şapkası geçirirken bir tavus kuşu da bir bardak şarabı zarif boynunu kırarak ikram etti. Kendimi müziğe ve kahkahalara kaptırmış çok eğleniyordum. Sonra bir kadehe hafifçe vurulan bir çatalın sesi ile konuklar dinlemeye başladılar. Kalabalığın arasından uzanarak kimi dinlediklerine baktım ve gözlerime inanamadım. Ortada yüksekçe bir kütüğün üstünde 14 yıllık emektar kedim Tibet patilerinin arasında bir şarap kadehi ile konuşma yapmaya hazırlanıyordu. Onu sabah işe gitmek üzere evden çıkarken evde uyuklarken bıraktığımdan emindim. Ve bu gece için yapabildiğim tek plan da evde onun sırtını kaşıyarak pineklemekti. Tibet konuşmaya başladı: “Partimizin onur konuğu olan güzeller güzeli sahibeme hoş geldin, iyi eğlenceler ve iyi yıllar dilemek istiyorum. Yıllardır biz eğlenirken sen ya evde sıkıntıyla oturdun ya da sana anlamsız gelen boş arkadaşlarınla dışarıda birbirinin aynısı olan yemekler yedin. Bu yılbaşı partisi benim sana hediyem , iyi eğlenceler, seni seviyorum” Artık hiçbir şeyin beni şaşırtmadığını fark ederek bu sözleri alkışladım. Eğlence geç vakitlere kadar sürdü. Hayatımın bu en inanılmaz partisinden gece yarısından epeyce sonra ayrılırken Tibet yanıma gelip bacaklarıma sürtündü. “Sen çok özelsin, o nedenle aramızdasın. Ancak ne yazık ki bu geceyi kimseye anlatamazsın ,sana inanmazlar ve ben zarar görmeni istemem. Lütfen bu gece aramızda kalsın” dedi.
“Bana kimse inanmıyor doktor ama bütün bunları yaşadım ben. Ben deli değilim” diye seansı bitirirken cümlesini tamamladı.
Doktor yaşlı kadının odasından çıkarken başını üzüntüyle iki yana salladı ve hemşireye “ Görüyorsun işte yalnızlık böyle bir şey. Oysa yaşamı boyunca hep yalnız yaşamış, bir kedisi bile olmamış” dedi.
Her yılbaşı gecesinde tüm insanları kapsayan o 'eğlenmeliyim'duygusunu hemen hemen hiç hissetmeyen birisi olarak hep kendisine alternatif yılbaşı seçenekleri arardı.Ama sonuç yine de kendisine eğlenmeliyim şartı koyan insanlarla aynı olurdu.Eğlenememek.Bu sene hiç bir plan program yapmamaya karar vermişti.Ve tam da umduğu gibi işinden çıkıp evine doğru yollandığı şu akşam saatlerinde eve girip duş yapmak dışında hiç bir planı ve olası plan teklif edecek insanı da yoktu.Tüm arkadaşlarının tekliflerini bir bahane bulup geri çevirmişti.
“Tam o sırada” diye başlayarak anlatacaktı sonradan hayatının o en değişik yılbaşı gecesini. Ve devam edecekti :
Yanımdan koşarak bir hayvan geçti. Önce bir şeyden kaçan bir kedi zannettim. Fakat dikkatle bakınca bunun bir bembeyaz bir tavşan olduğunu gördüm. Üstelik tavşanın “gezmeye gidiyormuş” gibi süslendiğine yemin edebilirdim. Bir tavşan nasıl süslenir bilemem. Fakat o an öyle düşündüm. İşi veya yetişecek bir yeri olan sıradan bir kentli bunun üzerinde durmaz ve hızlı adımlarıyla , arkasına bakmadan yoluna devam ederdi. Benim işim ,yetişecek bir yerim yoktu ve sıradanlığı kendime hiç yakıştırmazdım. O nedenle tavşanı takip etmek geçti içimden. Kendi kendime Alice Harikalar Diyarında gibi oldu bu diye düşündüğümü hatırlıyorum. İşte o an yanımdan önce boynuna kurdele takmış bir at, sonra da tüyleri özenle kıvrılmış bir köpek geçti. Hemen peşlerine takıldım. Arkalarından ne kadar koştuğumu hatırlamıyorum. Artık etrafta in cin top oynuyordu. Hava çok soğuktu ve nefesim kaşkolumun ağzıma yakın kısımlarında buz tutmaya başlamıştı bile. Etrafımda hızlı adımlarla yürümekte olan hayvanların sayısı artmış ve türleri de iyice çeşitlenmişti. Birden yanımdan kol kola geçen bir ceylan ve zebranın konuştuklarını duydum hayretler içinde. Ceylan zebraya “davetiyen yanında değil mi? Yoksa partiye giremezsin” dedi. Bütün cesaretimi toplayarak seslendim. “ Affedersiniz, parti için davetiye şart mı?” Bana bakıp güldüler. Zebra kalın bir sesle “Senin için değil tatlım” dedi ve gülüşerek hızla uzaklaştılar. Çevremdeki gülüşen , zıplayan, özenle süslenmiş çeşit çeşit hayvanla birlikte çok süslü bir kapının önüne geldik. Hayretler içinde buranın şehir parkı olduğunu gördüm. Gün ışığında defalarca içinden geçtiğim park bu soğuk yılbaşı gecesinde gözüme çok farklı, adeta büyülü görünüyordu. Kapıda yaşlı görünümlü ve burnunun üstünde gözlük olan bir yılan oturuyor ve konukların uzattığı davetiyeleri tıslayarak deliyor ve girmelerine izin veriyordu. Sıra bana geldiğinde “Affedersiniz, ben davetli değilim fakat ..” dememe kalmadan neşeyle sözümü kesti. “Hoş geldin, hoş geldin acele et, herkes seni bekliyor”. Arkamda bekleyen neşeli görünümlü file “Onur konuğumuzu partinin olduğu yere götürür müsün lütfen” dedi. Fil beni hortumuyla yakaladığı gibi sırtına koydu. Ben ki bugüne kadar değil bir filin yanına yaklaşmak, at binen insanları bile anlamakta güçlük çekerdim. Fil ve ben kısa bir yürüyüşün ardından parkın buz pistinin yer aldığı açıklığa geldik. Pist ve çevresi daha önce hiç görmediğim bir şekilde özenle süslenmişti ve çevrede sayısız hayvan nereden geldiği belli olmayan müziğin ritmiyle dans ediyorlardı. Kendi kendime “sanıyorum uyudum ve düş görüyorum şu anda” diye düşündüm. Hepsi çok eğleniyordu ve tüm hayvanlar beni ağırlamak için birbirleriyle yarışıyordu adeta. Bir maymun başıma bir parti şapkası geçirirken bir tavus kuşu da bir bardak şarabı zarif boynunu kırarak ikram etti. Kendimi müziğe ve kahkahalara kaptırmış çok eğleniyordum. Sonra bir kadehe hafifçe vurulan bir çatalın sesi ile konuklar dinlemeye başladılar. Kalabalığın arasından uzanarak kimi dinlediklerine baktım ve gözlerime inanamadım. Ortada yüksekçe bir kütüğün üstünde 14 yıllık emektar kedim Tibet patilerinin arasında bir şarap kadehi ile konuşma yapmaya hazırlanıyordu. Onu sabah işe gitmek üzere evden çıkarken evde uyuklarken bıraktığımdan emindim. Ve bu gece için yapabildiğim tek plan da evde onun sırtını kaşıyarak pineklemekti. Tibet konuşmaya başladı: “Partimizin onur konuğu olan güzeller güzeli sahibeme hoş geldin, iyi eğlenceler ve iyi yıllar dilemek istiyorum. Yıllardır biz eğlenirken sen ya evde sıkıntıyla oturdun ya da sana anlamsız gelen boş arkadaşlarınla dışarıda birbirinin aynısı olan yemekler yedin. Bu yılbaşı partisi benim sana hediyem , iyi eğlenceler, seni seviyorum” Artık hiçbir şeyin beni şaşırtmadığını fark ederek bu sözleri alkışladım. Eğlence geç vakitlere kadar sürdü. Hayatımın bu en inanılmaz partisinden gece yarısından epeyce sonra ayrılırken Tibet yanıma gelip bacaklarıma sürtündü. “Sen çok özelsin, o nedenle aramızdasın. Ancak ne yazık ki bu geceyi kimseye anlatamazsın ,sana inanmazlar ve ben zarar görmeni istemem. Lütfen bu gece aramızda kalsın” dedi.
“Bana kimse inanmıyor doktor ama bütün bunları yaşadım ben. Ben deli değilim” diye seansı bitirirken cümlesini tamamladı.
Doktor yaşlı kadının odasından çıkarken başını üzüntüyle iki yana salladı ve hemşireye “ Görüyorsun işte yalnızlık böyle bir şey. Oysa yaşamı boyunca hep yalnız yaşamış, bir kedisi bile olmamış” dedi.
Çok ama çok güzel duygular ve keyi
flı gözyaşlarıyla okudum bu fantastik hikayeyi. Son cümle bile
bu muhteşem duyguyu bozamadı. Ellerine sağlık ablanın.
seninkini ve diğerlerini de yavaş yavaş okurum daha geniş vakitlerde.
asucum,
az yazar ama güzel yazar ablam. ben çok seviyorum bu öyküyü.