Torbadan Tayyoşun Başbelasına Sansür Çıktı

    Yazan: Sis Etiket: »
    Beğeniler


    2007 senesinde AB uyum paketi gerekliliği sonucu hayatımıza giren 5651 Sayılı Kanun internet mecrasındaki hukuksal düzenlemeleri ele alan kanundur. Çoğu internet kullanıcısı ise bu kanundan ancak Youtube veya Google ( bloglar mesela) yasaklarıyla haberdar olmuştur. Hazirandan beri ülkenin yaşadığı olağanüstü durumda bu ülkenin başbakanı tarafından " baş belası" olarak adlandırılan bu ortamı çeki düzene almak için sürpriz bir kanun konuldu son torba yasa içine.

    Aslında bu kanun teklifi 17 Aralık 2013′te torba yasa içinde olmadan 2/1914 numarasıyla tek başına verilmişti. MKYK üyesi Şanlıurfa Milletvekili Zeynep Karahan Uslu’nu verdiği teklif 12 maddeden oluşuyordu.

    Şimdi aynı teklif bu kez 60′tan fazla yasayı içeren bir torbanın içinde geldi. Üstelik komisyondan çıkan halinde eklemelerle birlikte 21 madde var. 60′ı aşkın maddeden oluşan torba kanunun sunuşunda internet ilgili tekliften bahsedilmiyor. Çünkü bu torba kanun aslında Haziran 2013′te hazırlanmıştı, o zaman içinde internetle ilgili herhangi bir madde yoktu ve torba o tarihten bu yana komisyonda beklemedeydi.

     7 Ocak 2014 Salı günü öğleden sonra TBMM Plan ve Bütçe komisyonunda görüşülmeye başlanarak, gece yarısına doğru Genel Kurul’a sunulma kararı alınan “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” isminde bir TORBA YASA’nın  92. ile 108. Maddeleri ile 5651 Sayılı Kanun değiştirilecektir.

    Gelin şimdi inceleyelim yasalaşması durumunda olabilecekleri.

    Erişimin engellenmesinde muhatap bulunması için  içeriği sağlayanlar yerine “servis sağlayıcılar”la bir birlik oluşturuluyor. Üye olunması zorunlu tutulan Erişim Sağlayıcılar Birliği’nin masraflarını da üyelerin ödemesi isteniyor. Ki servis sağlayıcı firmaların hepsi İstanbul merkezli ve Erişim Sağlaycılar Birliği’nin merkezi Ankara olacak. Servis sağlayıcıların bu zorunlu masrafları son kullanıcıya yansıtmasının kaçınılmaz olduğu belirtiliyor. Birlik nedeniyle yükümlülük altına giren servis sağlayıcıları, sorun çıkaracağını düşündüğü içerikleri ilk baştan “sansürlemeye” yönlendirebilir. Bu da “servis sağlayıcılar”ı sansüre iter. Devlet de “Biz yapmadık, onlar sansürledi”ye getirebilir. Ayrıca Erişim Sağlayıcılar Birliği’nin tek elden internetin takibi ve dinleme için kullanılabileceğinden endişe ediliyor.

     İnternete filtre getiren düzenlemeyi yapan ve bu nedenle kitlelerin tepkisini çekince kısmen geri adım atan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na bağlı TİB’e erişim engelleme yetkisi veriliyor. 4 saat gibi bir süre içinde direkt kuruma başvuruyla sakıncalı görülen içeriğin kaldırılması sağlanıyor. Bu kaldırılma sırasında mahkeme-yargı göz ardı ediliyor.

    Anahtar kelimeler taramasıyla suç unsuru olduğuna inanılan içeriklerin bulundukları mecradan yine 4 saat gibi bir süre içinde kaldırılması, bu süre zarfında mecranın web adresine erişimin engellenmesi  gibi maddeler var. Ülkemizin sınırlarını aşıp uluslararası adres bazında erişim engellenmesi bu tür içeriklerin bulunduğu youtube, facebook gibi işletmelerin Türkiyede var olmaları ve hizmet vermeleri açısından kafadan caydırıcı etki yapacaktır. Ayrıca anahtar kelimelerin kim tarafından belirleneceği belirsiz.

    Mesela ‘Halkın bir kesimini sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet ve bölge ayrımına dayanarak aşağılama’ suçu da artık site sansürleme nedenleri arasına alınıyor. Bu çok muğlak bir ifade. Birçok site bu maddeye dayanarak kapatılabilir.

    İçerik sağlayıcı talep edildiği takdirde kullanıcıları hakkındaki tüm bilgileri verme ve bu bilgileri 2 sene saklama zorunluluğuna sokuluyor. İstenen bilginin mahiyeti ise yine belirsiz. Ad-adres, şahsi bilgi, girdiğiniz siteler vs her şey olabilir yani.

    Konuyla ilgili çok detaylı ve bilişim hukuku açısından yapılmış bir incelemeyi buradan okuyabilirsiniz. 


    Ben bizim dilimizle anlatacak olursam eğer:


    Yazdığınız her şey tepedeki birilerinin bir tarafına batabilir ve siz suçlu duruma düşebilirsiniz. sadece yazdığınıza erişimin engellenmesi veya kaldırılması değil olay. Twitterda yazdığınız bir şey hakaret, özel hayata saldırı vb şeyler içermediği halde sizi yargılanma durumuna düşürebilir. Anahtar kelimenin ne olacağına bağlı.
    Diyelim ki çok ciddi bir suçu kameraya alma şansınız oldu. Ve bunu herkes bilsin istediniz. Oturun oturduğunuz yerde öyle haksızlıkmış ama rüşvet almışmış, ama çocuğa tacizde bulunmuşmuş yok polis vatandaşı döverek öldürmüşmüş demeyin bana. Eğer yakaladığınız bilgi tepelere yakın birisine dokunuyorsa siz suçlanırsınız.
    Geleneksel medyanın zaten sansür altında olduğu bir dönemdeyiz ve gerçek bilgiye tek ulaşabildiğimiz yer internet iken o da kısıtlanacak. Yok öyle devletlünün bilmenizi istemediği şeyi bilmeye çalışmak. Ne kadar oy o kadar bilgi diyorlar size.
    Ben zaten sadece facebookta oyun oynuyorum beni bağlamaz sığlığındaki arkadaşlara ise şunu söyleyeyim. Şeker Portakalı adlı çocuk kitabının sakıncalı bulunabildiği ülkemizde bir gün o oyunda patlattığınız şeker toplarının sakıncalı bulunmayacağının garantisi var mı?
    Ama ben sadece blog yazıyorum diyenlere ise blogunuzda yazdığınız her yazıdan zaten siz sorumlusunuz alıntı olsa bile. Bu yasayla  alıntı yazıların bile suçu ( suç görülmesi artık herşeyin çok kolay olacak) sizin üzerinize kalabilir. Çok dikkat o zaman ne yazdığınıza. Mesela yemek blogunuz varsa aman diyim Maklube tarifi falan vermeyin. Zaten maklubenin soğuk yenen bir yemek olduğunu 17 aralıktan bu yana hepimiz öğrendik; o yemek tarifiyle sizi de soğuk hapisanelere koymasınlar.
    Ayy sadece film ya da dizi seyrederim ben diyenlere; zaten illegal bir iş yapıyorsunuz o filmleri dizileri internetten izlemekle. Sinema ücretlerinin çok pahalı olması, dizileri güncel izleyebilmek için dsmarta dijitürke bir ton para verme zorunluluğunuz devletlüyü bağlamaz. Ya parayı verin ya da seyretmeyin. Hem kalkıp V for Vendetta seyretmediğinizi nereden bilecek devletlü? Dimi ama biraz da onu düşünmeniz lazım.
     ‘Halkın bir kesimini sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet ve bölge ayrımına dayanarak aşağılama’ suçu demiştik ya yukarıda; aman diyim mesela Atatürk ve arkadaşlarını, Kemalizmi öven bir yazı yazmayın. Malum eğer Atatürkçü ve Kemalistseniz eğer bugün hüküm sürenlerin tebaası olan göt kıllarını aşağılarsınız bu da devletlünün hoşuna gitmez. Hatırlarsanız göbeğini kaşıyan adamlar ve makarnacı-kömürcüler lafına bile çok bozulmuştu hazret. Gezi sırasında kendisine küfür edilmesini gözleri dolarak anlattığı canlı yayınları hatırlarsınız.

    Hatta şöyle yapın. Hemen şimdi şu anda o elinizdeki mouse ve klavyeyi usulca yere bırakın, bilgisayarınızın kapatma düğmesine basın. Bu yazı da siz okuduktan 30 saniye sonra kendini imha edecek zaten.

    Sevgiler size; Çinden, Koreden hatta Nazi Almanyasından  öte özgürlüksüzlüğe merhaba diyecek olan ülkemin güzel insanları.

    3 Kişi Yorum Yapmış.

    1. Bu durumda % 50 için devasa hapishaneler inşa etmeleri gerekecek. Her ne kadar emirlerinde her türlü yapı ve inşaat için amade yığınla Ali Ağaoğlu olsa da yetmez.
      Bakıciiiz göriciiz :)

    2. Meraklı says:

      Sisciim bilmez misin ki yasaklar cezbedicidir, durmak yok internete devam anacım :)

    3. Ben de bu akşam haberlerde izledim:( aklıma ilk blogum geldi ! ! ! Tayyip'in kişilik analizi vs. yani ne yapabilirim kapatırlarsa bilemiyorum, nereye kime kimi kime şikayet edeceksin?

    Siz de Yorum yapın