"bir yazı yaratalım" a YOL AYRIMI başlığıyla devam ediyoruz.
KONUSU: İlk bakışta diğer günlerden bir farkı yoktu bu yaşanacak gününde.
Batıdan, güneye doğru esmeye başlayan rüzgar önce uzun selvilerin en üstündeki yapraklarda gösterdi kendini. Güne bakan tarlasının üstünde biraz oyalandıktan sonra, hemen yanında akan derenin serinliğinide yanına alarak, günün uzun yolculuğuna hazırladı kendini. Toprak yola vardığında, üzerinde eseceği yeni şeyler arandı kararsızca. Yerden kaldırdığı toprağıda bünyesine alarak yol boyunca esmeye devam etti. Üstü açık mavi arabasıyla yoldan geçmekte olan kadın saçlarına takılan rüzgardan memnun, elleriyle saçını kulak arkası etmeyi ihmal etmedi.
Yüzünde ki huzur güzel bir günde, hafif esen rüzgarda, üstü açık bir arabada yolculuk etmektenmiydi bilinmez. Biraz ileride yol ayırımını gösteren tabelanın önünde yavaşladığında huzur ve rüzgar hala onunlaydı. Ta ki o yol ayırımından dönene kadar....
GİTTİK/GEZDİK/GELDİK 7-AMERSFOORT
-
Günlerden pazar ve Hollanda'daki son tam günümüz. Ev sahibimiz N.'nin bugün
işleri var, bizimle gelemiyor. M. bize bir program yapıyor, Utrecht'e
trenle ...
23 saat önce
Sishyphos dedi ki...
İlk bakışta diğer günlerden bir farkı yoktu bu yaşanacak gününde.
Batıdan, güneye doğru esmeye başlayan rüzgar önce uzun selvilerin en üstündeki yapraklarda gösterdi kendini. Güne bakan tarlasının üstünde biraz oyalandıktan sonra, hemen yanında akan derenin serinliğinide yanına alarak, günün uzun yolculuğuna hazırladı kendini. Toprak yola vardığında, üzerinde eseceği yeni şeyler arandı kararsızca. Yerden kaldırdığı toprağıda bünyesine alarak yol boyunca esmeye devam etti. Üstü açık mavi arabasıyla yoldan geçmekte olan kadın saçlarına takılan rüzgardan memnun, elleriyle saçını kulak arkası etmeyi ihmal etmedi.
Yüzünde ki huzur güzel bir günde, hafif esen rüzgarda, üstü açık bir arabada yolculuk etmektenmiydi bilinmez. Biraz ileride yol ayırımını gösteren tabelanın önünde yavaşladığında huzur ve rüzgar hala onunlaydı. Ta ki o yol ayırımından dönene kadar....
Sert virajdan ani bir açıyla kıvrılan yola saptığında bir anda güneş tam karşıdan gözüne yansıdı.Kısa bir an görüşünü kaybetmesine sebep oldu.Sonradan düşündüğünde keşke daha yavaş dönseydim diyecekti hep.Çarptığı şeyi göremedi bile.Sadece darbeyi hissetti ve frene yüklenirken bir şey arabanın altından geçti ve gerisinde kaldı.Sağa yanaşmayı bile düşünmeden frene köküne kadar basıp yolun ortasında durdurdu arabayı.Kontrolü kaybetmemiş olması bile bir şanstı o anda aslında ama bunun farkına çok sonra varacaktı.Panikle kapıyı açıp arabanın arkasına doğru koştu.çarptığı şey çok ufak değildi büyük olasılıkla çünkü darbeyi çok şiddetli algılamıştı.Kendi kendine
-ne olur insan olmasın
Diye yalvarırken en iyi ihtimalle bir inek veya koyun bedeni görmeye hazırlanıyordu,ama hiçbir şey yoktu.Ne insan,ne inek ne koyun ne de bir köpek bedeni. Yanılmış olamam diye düşünerek arabanın ön tarafına baktı ve orda görmeyi beklediği şeyi gördü.Kaporta ve tampon ezilmiş ve kanlanmıştı.Kan da tazeydi.
-Yoo kesinlikle bir şeye çarptım ben.
Tekrar arka tarafa bakıp sağa sola da bakınmaya başladı.Belki darbenin şiddetiyle çarptığı şey öteye fırlamış sıçramış olabilirdi.Ama gözüken hiç bir şey yoktu.Viraja kadar olan yaklaşık 100 metrelik yolda bırak bir hayvan cesedini sinek bile gözükmüyordu neredeyse.Yolun iki tarafı hafif bir bankete iniyordu ve ağaç ot çalı bile yoktu.Eğer çarptığı şey bankete düşmüş olsa mutlaka görebilmesi gerekirdi.Ne yapacağını şaşırmış bir durumda cep telefonunu çantasından çıkardı ve eşini aramaya karar verdi.
-Lanet olsun,çekmiyor.
Gittiği yöne doğru bakınca epey uzakta bir benzin istasyonu binası gördü.En iyisi oraya gidip oradan telefon açıp polise haber vermek gibi geldi ona.Arabaya binip bu sefer hız yapmadan saatte 40 km gibi bir hızla istasyona sürdü.Benzin istasyonunun önünde el frenini çekip içeri koştuğunda kasada oturan yaşlıca bir adam onun yüzündeki panik ifadesinden bir şeylerin ters gittiğini hemen anladı.
-Hayırdır kızım,ne oldu kaza falan değil inşallah…
-Lütfen yardım edin.Az geride bir şeye çarptım ve cep telefonum çekmediği için polisi arayamadım.Bir telefon açmam gerek.
-Telefon açman kolay kızım ama sen bir sakinleş hele önce,dur sana bir su vereyim ben.
Adam içerdeki meşrubat dolabından bir şişe su çıkarıp ona verdi.Suyu içmeye başladığında hem ağzının kuruduğunu hem de şişeyi tutan ellerinin titrediğini fark etti.Yaşlı adam bu sırada bir kolonya şişesi getirmişti.
-Al şu kolonyayı biraz sakinleş önce sen kızım.Yoksa bu halinle polise bir şey anlatamazsın.Hele önce bana anlat bakalım ne olduğunu .
Yaşadıklarını,çarpmayı,hiçbir hayvan ölüsü bulamamasını anlatırken bir yandan da cep telefonuna baktı ve hala çekmediğini gördü.Yaşlı adam ise onun panik haline karşı dinledikçe sakinleşip rahatlıyordu.
-E kızım sen de durup dururken panik yaratmışsın kendine.Keçi veya köpek falandır çarptığın şey.O kadar üzme kendini.Dur hele şimdi polisi falan aramayalım hemen.Bak ben sana bir çay vereyim,hatta tuvaletler pompanın hemen sağ tarafında,git bir elini yüzünü yıka.Benim torunum gelmek üzeredir.Pek acar bir oğlandır.Geldiği zaman onunla birlikte kaza yaptığın yere gider iyice bi ararsınız önce.Hayvandır çarptığın,yazık onunki de can tabii ama ne yapacaksın.O virajda ilk olan kaza değil bu.Güneş çok ters geliyor insanın yüzüne belli saatlerde.Hadi sen git tuvalete bir toparlan sakinleş.Bu arada Selim ,benim torun yani, o da gelir.Beraber dönüp bakınırsınız.
Yaşlı adamın sakinleştirmesiyle az da olsa içi rahatlamıştı.Arabasından çantasını alıp tuvalete gitti.
O sırada kaza yerinde banketin kenarından bir inildeme gelmişti,ama tabii ki duyacak kimse yoktu.Banketin içinde bir yerde büyük bir çukur vardı.Yolun kenarından gözükmesine imkan yoktu çünkü neredeyse yolun altına doğru açılmış bir çukurdu.Çukurda yatan 14 yaşlarındaki oğlan çocuğu ciddi bir şekilde yaralanmış ve kan kaybetmekteydi.Bilincini kaybetmeden önce son yaptığı şey birileri belki duyar umuduyla bağırmaya çalışmaktı...
d@phne dedi ki...
İlk bakışta diğer günlerden bir farkı yoktu bu yaşanacak gününde.
Batıdan, güneye doğru esmeye başlayan rüzgar önce uzun selvilerin en üstündeki yapraklarda gösterdi kendini. Güne bakan tarlasının üstünde biraz oyalandıktan sonra, hemen yanında akan derenin serinliğinide yanına alarak, günün uzun yolculuğuna hazırladı kendini. Toprak yola vardığında, üzerinde eseceği yeni şeyler arandı kararsızca. Yerden kaldırdığı toprağıda bünyesine alarak yol boyunca esmeye devam etti. Üstü açık mavi arabasıyla yoldan geçmekte olan kadın saçlarına takılan rüzgardan memnun, elleriyle saçını kulak arkası etmeyi ihmal etmedi.
Yüzünde ki huzur güzel bir günde, hafif esen rüzgarda, üstü açık bir arabada yolculuk etmektenmiydi bilinmez. Biraz ileride yol ayırımını gösteren tabelanın önünde yavaşladığında huzur ve rüzgar hala onunlaydı. Ta ki o yol ayırımından dönene kadar....
Dönmesiyle birlikte kendini bambaşka bir dünyada buldu. Rüzgar hala esiyordu fakat biraz önceki huzurlu ve hafif halini kaybetmiş, adeta ağaçları yerinden sökecek bir öfkeyle esmeye başlamıştı. Genç kadın geçitlerden birinden geçtiğini anladığında iş işten geçmişti artık. Gökyüzü gri bulutlarla kaplıydı ve biraz önce ağaçların arasından giden yol çorak bir arazide ilerliyor , uzakta sarp kayalar görülüyordu. "Aslında bütün hayatım boyunca buna hazırlanmadım mı ben?" diye düşündü. Çocukluğu ve genç kızlığı boyunca babasının ona öğrettiği herşey birden yerli yerine oturdu. O bir savaşçıydı. Ve onun kanından gelen herkes gibi ne zaman ve kimin başına geleceği bilinmeyen bu savaşa hazırlanmıştı hep. Her tür dövüş sanatı eğitimi, atış talimleri, iz sürme becerileri hep bugün için değil miydi? Bu görev yüzlerce yıl önce onların ailesine verilmişti. Ve o kandan gelen herkes onun aldığı bu eğitimleri alarak büyümüştü asırlar boyunca. O güne kadar geçit kimseye açılmamıştı. Ama onlar savaşçıydı, liderdi ve hep bugünü bekleyerek yaşamış, yaşlanmış ,yataklarında ölmüşlerdi.İyi,sıradan vatandaşlar, anneler, babalar olarak.Ve işte bu sıradan bahar gününde geçit onun önünde açılmıştı."Tanrım" dedi içinden,"iyi bir anne olarak çocuklarımın büyümesini izleyemeyeceğim fakat zaten bugün görevimi yerine getiremezsem onlara büyüyecek bir dünya kalmayacak".
Genç kadın silkinerek giysisinin altındaki gizli kanatları açtı,tiz bir çığlıkla gökyüzüne ,ona doğru süzülmekte olan siyah buluta doğru uçmaya başladı.
d@phnenin yazısından esinlenme ve devamdır.sil derse silerim...
Genç kadın silkinerek giysisinin altındaki gizli kanatları açtı,tiz bir çığlıkla gökyüzüne ,ona doğru süzülmekte olan siyah buluta doğru uçmaya başladı.
GEÇMİŞ...
14 yaşında bir kızın hiç aklına bile gelmeyecek şeylerle uğraştığının farkındaydı.Dedesi ona kanatlarını nasıl saklaması gerektiğini öğretirken tek söyleyebildiği,
-ama çok acıyorlar katlayınca...
olmuştu.Dedesinin öğretisinin değerini 18 yaşında ilk öpüşmekten öteye gidebildiği erkek arkadaşı kanatlarını görünce anlamıştı.
Farklı olmak,bu kadar mı acı vericiydi.Yüzüne doğru sen normal değilsin diye haykıran oğlanı ve bakışlarını (ki aslında normal değilsin değil sen ucubesin demek istemişti) hayatı boyunca unutamadı.
Biraz olgunlaşıp erkek denen türü tanıdığında ise onlar tarafından ucube olarak adlandırılmak için kanatlara ihtiyacı olmadığını gördü.Yüz yıllar öncesinde yazılmış kitapları,evrimin aslını,insanlığın gerçek gelişim sürecini öğrenmiş sayılı insanlardan biri olarak;erkek denen türün kendilerinden biraz daha üstün olan dişi türü ucube,deli,aşık,saplantılı vs diye adlandırmasına çok aşinaydı.