Gündem sıcaklar. Aslında sıcak denmez buna. Bence Marduk vs hepsi geldi geçti, dünya bitti, hepimiz öldük ve topluca cehenneme sürüldük. Hah bu son on yılın en yüksek sıcaklığı denen şey de aslında bildiğimiz cehennem kazanlarından gelen ısı. Artık dayanma sınırıma geldim sanırım ki, bugün bir ara google da buzdağı resimlerine ve kutuplarla ilgili yerleşilip yaşanır bölgelere bakıyordum. Sıcağı sevmiyorum ben. İki kere iki dört yani. Bu kadar kesinim. Bakın sıcaklar bana ne yapıyor...
1- Her daim elleriniz ıslak olduğundan sürekli bir şeyleri düşürüp kırarsınız. Bakın mesela benim son bir haftaki bardak çanak telefatım oldu 10 adet falan. İlk başlarda ya bi sakarlık var bu aralar derken buldum sorunu. Sıcakkk...
2- Normal bir insan evladının bir günde bedenini sıvı içinde tutma kapasitesi bellidir. Hani havuzda denizde fazla kalınca ellerimiz parmaklarımız buruş buruş olur ya; işte günde beş kere duşa girip her seferinde su altında 15 er dakika kalmaya çalışırsanız da aynı etkiyi yaratıyor.
3- Toplu taşıma kullananlara allah acısın diyebiliyorum sadece. Ben eviyle işi arasında yürüyerek gidip gelen şanslı İstanbul azınlıklarındanım. Ama bazen kaldırımda yanımdan geçen insanlardan gelen koku bile midemi bulandırıyor ki; toplu taşıma araçlarındaki koku derecesini hayal bile edemiyorum.
4- Diğer insanları dışlama veya kendimizi uzak tutma sebeplerine yenileri de eklenmiş oldu bu sıcaklar sayesinde. Nasıl mı, bakınız aşağıdaki diyaloglar:
-Hayatım, Mücellalara gitsek bu akşam diyorum.
-Olmaz hayatta gitmem, bir klimaları bile yok.
Veya iş hayatımızı etkileme örnekleri:
-Sis hanım cuma günü xxx yerde xxx saatteki şarap etkinliğimize katılırmıydınız ?
-Bu havada onca yolu gelemem kardeşim ben, etkinlik bana gelse olma mı ?
5- Zaten kafada bok püsur genelde anlam ifade etmediği var sayılan, ama bu arıza beyinin kendini onlarla yormayı sevdiği pek az şey varmış gibi şimdi bir de yıllık deodorant üretimi ve insanımızın kullanma alışkanlıkları üzerine istatistikler yapıyorum. Sabun kullanma istatistiklerine geldiğim zaman size şöyle sesleneceğim " Bakırköyden bildiriyorum..."
6- Kadın olmanın ne kadar zor bir iş olduğunu bu sıcaklarla bir kere daha anlamış bulunuyorum. Bundan sonra intikam almak istediğim erkeği kliması olmayan bir kuaförde saçlarına fön çektirtme yöntemiyle alaşağı edeceğim. Dışarısı 30 derece, içerisi fön yapan makinelerle olmuş sana 40 derece, ama gay ( bakın i.ne demedim , bozmadım ağzımı hak ettiği halde ) kılıklı saç tasarım uzmanınız ( kuaför lan kuaför, hatta berber bildiğin ) şen şakrak şekerim senin kocan da pek şeker muhabbetleri yapmaya çalışarak size Çin işkencesi yapıyor. Tutmayın beni, bi katil olup geleceğim hemen...
7-İşin özü, bu sıcaklar daha da sürecekse eğer diğer humanoidleri bilemem ama; benim katil, hatta seri katil, kontrol delisi ( zorla kitleleri banyoya sokacağım ), psiko katil, cinsel sadist, toplu katliamcı ( İngilizcesi mass massacre , pek bi havalı geliyor kulağıma ), fobi sahibi ( seçin buradan, bana Ablütofobi, Bromidrosifobi ve Osmofobi uygun geldi ) ve daha pek çok şey olmam an meselesi.
Son söz olarak: heyyyy yukardakiiiii, aloooowwwww, insan yaşıyor burada insan. Bi insaf ya.
1- Her daim elleriniz ıslak olduğundan sürekli bir şeyleri düşürüp kırarsınız. Bakın mesela benim son bir haftaki bardak çanak telefatım oldu 10 adet falan. İlk başlarda ya bi sakarlık var bu aralar derken buldum sorunu. Sıcakkk...
2- Normal bir insan evladının bir günde bedenini sıvı içinde tutma kapasitesi bellidir. Hani havuzda denizde fazla kalınca ellerimiz parmaklarımız buruş buruş olur ya; işte günde beş kere duşa girip her seferinde su altında 15 er dakika kalmaya çalışırsanız da aynı etkiyi yaratıyor.
3- Toplu taşıma kullananlara allah acısın diyebiliyorum sadece. Ben eviyle işi arasında yürüyerek gidip gelen şanslı İstanbul azınlıklarındanım. Ama bazen kaldırımda yanımdan geçen insanlardan gelen koku bile midemi bulandırıyor ki; toplu taşıma araçlarındaki koku derecesini hayal bile edemiyorum.
4- Diğer insanları dışlama veya kendimizi uzak tutma sebeplerine yenileri de eklenmiş oldu bu sıcaklar sayesinde. Nasıl mı, bakınız aşağıdaki diyaloglar:
-Hayatım, Mücellalara gitsek bu akşam diyorum.
-Olmaz hayatta gitmem, bir klimaları bile yok.
Veya iş hayatımızı etkileme örnekleri:
-Sis hanım cuma günü xxx yerde xxx saatteki şarap etkinliğimize katılırmıydınız ?
-Bu havada onca yolu gelemem kardeşim ben, etkinlik bana gelse olma mı ?
5- Zaten kafada bok püsur genelde anlam ifade etmediği var sayılan, ama bu arıza beyinin kendini onlarla yormayı sevdiği pek az şey varmış gibi şimdi bir de yıllık deodorant üretimi ve insanımızın kullanma alışkanlıkları üzerine istatistikler yapıyorum. Sabun kullanma istatistiklerine geldiğim zaman size şöyle sesleneceğim " Bakırköyden bildiriyorum..."
6- Kadın olmanın ne kadar zor bir iş olduğunu bu sıcaklarla bir kere daha anlamış bulunuyorum. Bundan sonra intikam almak istediğim erkeği kliması olmayan bir kuaförde saçlarına fön çektirtme yöntemiyle alaşağı edeceğim. Dışarısı 30 derece, içerisi fön yapan makinelerle olmuş sana 40 derece, ama gay ( bakın i.ne demedim , bozmadım ağzımı hak ettiği halde ) kılıklı saç tasarım uzmanınız ( kuaför lan kuaför, hatta berber bildiğin ) şen şakrak şekerim senin kocan da pek şeker muhabbetleri yapmaya çalışarak size Çin işkencesi yapıyor. Tutmayın beni, bi katil olup geleceğim hemen...
7-İşin özü, bu sıcaklar daha da sürecekse eğer diğer humanoidleri bilemem ama; benim katil, hatta seri katil, kontrol delisi ( zorla kitleleri banyoya sokacağım ), psiko katil, cinsel sadist, toplu katliamcı ( İngilizcesi mass massacre , pek bi havalı geliyor kulağıma ), fobi sahibi ( seçin buradan, bana Ablütofobi, Bromidrosifobi ve Osmofobi uygun geldi ) ve daha pek çok şey olmam an meselesi.
Son söz olarak: heyyyy yukardakiiiii, aloooowwwww, insan yaşıyor burada insan. Bi insaf ya.
Sımsıcak (!) bir yazı diye ben buna derim.
Bakırköy' de yakanızda bir gül olursa sevinirim. Uzak durmak açısından:)))Neme lazım...
ya yazmadan geçemiycem...bu sıcakların bir kötü tarafı daha var kadın olan anlar valla :(