Yaşamın Mucizesi Kadında Saklıdır

    Yazan: Sis Etiket: »
    Beğeniler


    Eh yarın anneler günü.Kendime ve tüm annelere bir hediye vermek istedim.Bana maille gelen ve çok beğendiğim bir yazı bu aşağıdaki.Kaynağını bilmediğim için sahibinden özür dileyerek yayınlıyorum.Tüm kadınlara ve kadınlarını sevenlere.

    Bir kadının içinde neler saklıdır?
    Dünya var olduğu günden beri cevabı bulunamayan soruların başında kadın gelir.
    Her hücresinde farklı kodlar olan, yeryüzünün en çözülemeyen bilmecesidir.Yaşamın Mucizesi Kadında Saklıdır!

    Henüz kadın bile kendini tam olarak anlayamamış ve kendi bilinmezliğinde boğuşurken,tıp, psikoloji, mistizm dahil hiçbir branş insan doğasının %100’ünü çözememişken;kadına kendini anlatmak çok zor.

    Hemcinslerimle konuşurken, ben bile çoğu zaman anlamakta zorlanırım.Öyle büyük bir denizin dalgalarıyız ki; öyle derin uçurumlarımız var ve öylesine karışık görünen ama çok kolay, basit metotlarla yönetilebiliyoruz ki; karşı tarafı çıkmaza götüren bu olmalı.

    Bir kadın, ruhunda büyük güçler taşır.Anne olsun ya da olmasın, yaratıcılık özelliğinden dolayı üstünlüğü vardır.İnsan eşitliği gibi bir durumdan bahsetmiyorum. Orada zaten hemfikiriz.Anlatmaya çalıştığım, kadının alt beyninde küçük bir Tanrı’nın yaşadığıdır.Bu kadını Yaradan’a yakınlaştırır.

    Tüm yaratıcı niteliklerini içinde barındıran kadın, sosyal hayatın karmaşasında bu özelliklerini unutur. Aslında unutmaz ancak yaşam sorumluluğu öyle büyük bir yük olur, biner ki omuzlarına, kendi keyfine varmaya fırsatı kalmaz.Zamanla yaşamın her durağı değişime uğratır kadını, zarafetini, ruhunu, bedenini, beynini yavaş yavaş değiştirir.Öğrenip kirlendikçe, insanın vahşi yanına daha çok yaklaşır.Oysa kadın, sonsuz evrendeki en asil yaradılış formudur.Burada olması sadece dünyaya daha güzel bir yaşam biçimi, vizyon, hassasiyet sunmak içindir.Kadın görevli bir melektir. Erkeğin kaba ve avcı yanını törpülemek,bulunduğu yere zevk ve mutluluk vermek için gelmiştir.Kadın demek, değişim demektir.

    Peki, sonra ne olur?
    Düzen, kadının asli görevi olan değişim çabasının üstüne basar ve asıl değişim kadında oluşur.Önce şaşırır kadın,kötülüğe, acıya maruz kalınca, kendi kendini sorgulamaya başlar.İnanamaz, bu kırılganlık ve zarafete sahip bir varlığa nasıl bu denli acımasız davranıldığını sorar.Canı acıyan her canlı gibi, zamanla güvenlik kalkanları oluşturmaya başlar.Gittikçe sertleşir,içine acımasızlık tohumları eker,gerçi ekse ne olacak?
    Büyütemez ki!Gücü yetmez,her şeye rağmen gönlü elvermez.İçindeki peri kızı engeller.Ama kalınlaşır duvarları,zamanla çevresindekilere benzemeye başlar.Susar çoğunlukla, gözyaşlarını kan olur içine akıtır.Nefes aldıkça büyür, kirlenir, dirense de, hangi beyaz siyaha karşı durabilmiştir?Saklayabildiği, kaçırabildiği kadarını temiz tutar.
    Fırtınalarla, savaşlarla uğraşırken, kırılır kanatları.Uçmayı, gitmeyi, kaçmayı istese de kalır.Yalnız ve hüzünlü gecelerde tek başına ağlar ama artık acizliğini göstermemek için taktığı bir çok maskesi vardır.Her kadın yaşamının bir yerinde bu noktaya, en azından yakınına gelir.Bazıları uzak kalmıştır çatışmalardan, onlar kadınlığını diğerlerine oranla daha çok korur.Hangi çerçeveye koymuş olursa olsun resmini, gün gelir sararır gülüşler.Eskiyen ama dokusunu koruyan bir fotoğrafta gizli kalır kadın.

    Bir kadın, sadece sevgi ve güveni bulduğu ancak gerçekten inandığı yerde özüne döner.Çıkarır kanatlarını, yaralarını sarar,yüreğinin üstündeki kirleri temizler.İşte, o zaman görür erkekler gerçek kadını.Sihirli elleri değer sevdiğinin yaşamına,değiştirir dokunuşuyla, zevkiyle, sevgisiyle etrafını.

    Bir erkeğin hiç görmediği kapılar açar, harikalar dünyasına uzanan.Her kadın özünde bir melektir.

    Yaşamınıza mucizeler istiyorsanız, kadınınızı sevin,güvende hissettirin ve hayatınızda renk renk çiçeklerin açmasını izleyin!

    13 Kişi Yorum Yapmış.

    1. MeDiKaL says:

      ANNEMİZ



      Güneşin alası çok

      Her evin çilesi çok

      Analar çeker yükü

      Kimsenin bilesi yok

      Gelin çiçek derelim

      Yollarına serelim

      Sevgi dolu türkülerle

      Annemize verelim

      Anamız başımızda

      Her öğün aşımızda

      Ananın emeği var

      Her iyi işimizde

      Gelin çiçek derelim

      Yollarına serelim

      Sevgi dolu türkülerle

      Annemize verelim

      Çocuğa bakar anne

      Evine tapar anne

      Gece gündüz çalışır

      Yarını yapar anne

      Gelin çiçek derelim

      Yollarına serelim

      Sevgi dolu türkülerle

      Annemize verelim..

      Bu güzel şarkıyı hepiniz okulda iken duymuşsunuzdur eminim. İlk duyduğum andan beri en çok sevdiğim şarkılardan biridir. Annelerin kıymetini, önemini en iyi anlatan bir şarkıdır bence. Bu şarkıyı en başta kendi annem ve eşim olmak üzere tüm annelere armağan ediyorum. Aşağıdaki yazıyıda çok beğendiğim için sizlerle paylaşmak istedim. Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun.

      BİR KADIN GİTTİĞİNDE
      Kadınlar gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar.
      Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde ‘yetim-öksüz’ kalan çok olur:
      Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler.. .
      Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.
      Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.
      Sık sık boynunu büker ’sarıkız’.
      O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlayamaz krom hac tasının.
      Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz.
      Bir kadın gittiğinde…
      Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci.. .

      Bir anne gider…

      Bir dost…

      Bir arkadaş…

      Bir sevgili…

      Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde.
      Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır.
      Kapı eşiğindeki ‘Dikkat et…’ duyulmaz, annesi gitmiştir ‘geç kalma’nın.
      Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.
      Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında.
      Ve bir kadın gittiğinde pek çok ‘yetim’ bırakmıştır arkasında.

      Bekir coşkun

    2. Anneler gününde kadını anlatarak ilginç bir şey hatırlatmışsın.
      Doğru anne aynı zamanda kadındır. Kadını anlatan çok güzel bir yazı.
      Kadın yani dişiyi simgeleyen sembolün ucunda aynı zamanda + yok muydu ?
      Melek miyiz ? Şeytan mı ? bazen bende bilmiyorum ama sonuçta insanız..
      "Senin ve Tüm Annelerin Anneler Günü Kutlu Olsun"

    3. su says:

      sis;yazın çok hoşuma gitti..sadece bunu belirtmek istedim.onun dışında başta anneler günü olmak üzere her özel güne karşıyım ve bu karşı olma durumumda bilindiği için bizde hiç bir ekşın olmaz.:D

    4. Adsız says:

      yazınız çok güzel olmuş,bir erkek olarak kadınları artık neden anlayamadığımı anlamış oldum :)

    5. Sis, beni mi anlattın, kendini mi, tüm kadınları mı bilmiyorum ama; ne anlatırsak anlatalım hep eksik anlatılıyoruz değil mi?
      İçime dokundu yazın, varolsun kelamın.

    6. Sis says:

      okuyanlara ,yazanlara,okuyup da sadece düşünenlere,okuyup da yanındaki kadınına az da olsa farklı davranmaya karar verenlere,en başta annesi olsun karısı olsun ablası iş arkadaşı olsun kadınlara değer verenlere teşekkürler.

    7. Adsız says:

      Şimdi hayatında hiç deniz görmemiş birine ne kadar anlatsan da tarif etsen de nafiledir yaşamamıştır çünkü.O yüzden iyi erkeklerle karşılaşmayan kimseye de birşey denemez :)

    8. Sis says:

      hahahah Serkan:))
      hiç tevazu yok bakıyorum..

    9. sis süper bir yazı olmuş:)
      bende şimdi okuduğum yazıyı sizlerle paylaşmak istedim:)

      saturn 5'in andromeda galaksisine yolculuk yapması, bir mağara adamının okyanusa açılması, yoldaki bir taş parçasının paradan daha değerli olması gibi imkansız şeylerdir. insan beyninin tek çare bulamadığı sorundur. kadınları çözmek anlamak imkansıza yakın bile sayılmaz! çünkü direk imkansızdır. çokgen gibidirler ulan tam buldum çözdüm dersin bu sefer başka bir yerden farklı bir sorun pırtlar. yapıları karman çorman olduğundan asla çözülmezler. erkekler sadece bir açma kapamadan kadınlar ise birçok devreden oluşur. çözemez kimse çünkü çözülemezler! direk şablonda belirtip geçelim (bkz: http://www.ifh.ee.ethz.ch/...)

    10. Kadın kısmını anlamaya çalışmak spor sayılır mı?





      Elcevap : Sayılır.. Üstelik bu rastgele bir uğraş değil, olimpik bir spordur.. Bunun şampiyonları da dayanıklı, iradeli, antrenmanı seven az biraz da tahtası eksik erkeklerden çıkar.. Ödül olarak altın, gümüş, bronz madalyası yoktur.. Her iki alemde de ebedi huzur vardır..

      MFÖ’nün Mazhar Alanson’unun gazete ekindeki sıfatı düşmüş fotoğrafını görünce içim “cızzz” etti.. Altına da saydırmışlar..

      “Bugüne kadar kadınları hiç çözemedim..”

      Yiğit kısmından birini bu kadar çaresiz görünce içim buruluyor.. Kanatlarımdan üç beş tüy düşüyor..

      Ne demek çözememek?

      Besbelli ki kadınlarla ilişkisinde hayatı boyunca “savaş esiri” muamelesi görmüş..

      Her yürekli askerin yaptığı gibi ilk fırsatta “esir kampından” kaçmaya çalışmış..

      Her yakalanışında da “Neden hep kaybediyorum?” diye kendisiyle hesaplaşıyor..


      ***


      Hayatını erkek kısmını bilinçlendirmeye adamış biri olarak her fırsatta söylediğimi bir kere daha söyleyeyim..

      “Kadınları anlamaya çalışmayın..”

      “İlle de çözeceğim..” diye onlarla sabah akşam tartışıp, kendinizi tavuğa laf yetiştiren solucan durumuna düşürmeyin..

      Her şey bir gaga darbesine bakar..

      Bir de Ahmet Altan, Reha Muhtar, Mehmet Yakup Yılmaz gibi akıllarına estikçe “aşk üzerine” yazanları okumayın..

      Bu tür aşk esnafının erkek milleti üzerinde, özellikle de kumuş takımından erkekler üzerinde ağır yan etkileri vardır..

      Kafa karıştırırlar..

      Yok aşk şöyleydi, yok böyleydi.. Okudukça bunalırsın, okudukça şaşırırsın..

      Sonunda kendi başını yersin..

      Allah’a şükür, memleketimizde mukim yiğitlerin önemli bir kısmı bu tür yazıları okumuyor.. Onun için de “kadınları çözme” gibi bir problemleri yok..

      SOPA ÇÖZÜYOR..

      Şimdi bu ara başlığa bakıp “Aha.. Meşrebini belli etti..” diyenler çıkacaktır..

      Hayır! Kadına uygulanan şiddete kesinlikle karşıyım.. Benim yaptığım sadece tespitlerimi aktarmak.. Gözlemlerimden bilimsel sonuç çıkarmak..

      Çünkü tencerenin deliğini kapak, gözün ağladığını çapak görür.. Ben de bir erkek olarak erkekliğin gidişatını görebiliyorum..

      Aha bu da gördüğüm şey.. Bir akrabam vardı? Dört kez evlendi.. Sırayla değil, üst üste..

      Medeni Kanun’a inat dört kadın almak, her birinin başlığını tıkır tıkır ödemek, onlara karşı kocalık görevini hakkıyla yerine getirmek holding yönetmekten daha zor iştir..

      Akrabam bunu başardı.. Üstelik okumuş takımı, okul kantininden bedava tedarik ettiği bir kadınla başa çıkamazken..

      İşin sırrı kadınları iyi anlaması yani çözmesiydi..

      Biz erkek cemaatinde oturup sohbet ederdik.. Arada bir içerden kadınların sesi yükselirdi.. Anlardık ki aralarında Ergenekonlaşıyorlar ..

      Akraba sessizce odadan çıkardı.. Bir dakikayı bulmaz içerden “tak tuk” sesleri gelirdi..

      Bu “tak tuk” efektini; sert bir nesnenin başka sert nesneye çarpması verir..

      Bizim akrabanın elindeki çocuk bileği kalınlığında şimşir sopaydı.. “Tak” sesi verirdi.. “Tuk” sesi de karılarının kafasından çıkardı..

      Onun bugüne kadar karılarını ikna edemediği bir tartışmaya kimse şahit olmamıştır.. İşin sırrı, karılarını doğru çözebilmiş olmasıydı..


      ***


      Benim soyumda kadınları iyi çözen erkek sayısı, bu köşeye sığmayacak kadar çoktur.. Bir ben böyle aykırı kalmışım..

      Kötülüğümden, geni bozukluğumdan değil.. Eğitim yüzünden..

      Demek ki erkeği bozan şey eğitim oluyor..

      Eğitimi aldıkça kadınlar konusunda kafası karışıyor.. Bu gözlemlerimden şöyle bir bilimsel sonuç çıkarabiliriz:

      “Kadınları çözmek eğitimle mümkün değildir..”

      Tam tersine..

      “Aldığımız eğitim, biz erkeklerin kadınlar karşısında çözülmesine sebep oluyor..”

      Hükümet adamları utansın..

      KENDİNİ İFADE ET

      Bu zamanda organik olan her şey kıymetlidir.. Bir erkeğin okumamış olanı organiktir ve özel hayata yan etkisi yoktur..

      Yine gözlemlerimden gideceğim..

      Dedemin amcası, yani büyük dedemin erkek kardeşi Musıka Amcamız (Musa’nın bestelenmiş hali..) doğuştan anti-feministti..

      Hiç evlenmedi.. Evlenip de hayat boyu bir kadını çözmeye çalışmak yerine, bekâr kalıp bütün kadınları çözmeyi tercih etti..

      Elinde şimşir bir sopayla gezerdi.. Kendini böyle stilize etmişti ve üç metre yanına kadar tek bir kadını sokmazdı..

      Elinde sopasıyla kolunu açtığı zaman menzili bir buçuk metreye ulaşırdı.. O halde bulunduğu yerde döndüğü zaman da üç metre çapında bir daire çizerdi..

      İşte bu daire içine karşı cinsten birinin girmesi yasaktı..

      İster kendi anası olsun, ister başka bir kadın veya okula giden bir kız çocuğu..

      Sınırı ihlâl eden sopayı yerdi.. Kendini böyle yalın bir dille, hiç abartmadan ifade ederdi..

      Mutlu yaşadı, mutlu öldü..

      Emr-i hak vaki olduğunda sadece bizim köyün değil, yöredeki bütün köylerin erkekleri yas tuttu.. Çünkü Musıka Amcamız, yörenin bütün erkekleri namına kadını çözmüştü..

      Ruhu şad olsun!

      Bugün medyanın aşk uzmanı köşe yazarları içinden bir tane Musıka Emmi çıksaydı, erkek milleti “çözemedim..” diye suratını döküp oturmazdı..


      ***


      Bu işin içinde bir de kadınlık cephesi var.. Kendilerini “anlaşılmaz” göstermek onların birinciye gelen işi.. Erkek bir kadının peşinden günlerce koşturur.. Aylık kadın dergilerinde kayıtlı bütün ritüelleri yerine getirir..

      Sevgililer gününde kalp şeklinde çikolata ve çiçek.. Yılbaşında kırmızı don.. Hediye olarak ilk fırsatta tek taşlı yüzük..

      Kadın ona dönüp bakmaz..

      Buna karşılık yolda yürürken bitirimin biri laf atar..


      Allah sana mal vermiş

      Alaman bombası gibi

      Çalkala yavrum çalkala

      Şehriye çorbası gibi


      O andan itibaren o yola gelmez kadının içi erir.. Gel de buna mânâ ver şimdi.. Kadınlık dünyası bu çeşit gizemlerle doludur.. Tek tek mânâlandırmak erkek kısmının fikrini şaşırtır..

      O yüzden “çözeceğim..” deyip düşünmemeli, tam tersine; düşünmeyi karşı tarafa bırakmalı..

      Büyük insan, sopası büyük düşünür Musıka Emmi işte tam bunu yaptı..

      Almodovar onu tanısaydı filmini yapardı.. Adını da “Sihirli Değnek” koyardı..



      selahattin duman

    11. geçte olsa tüm annelerin anneler gününü kutlarım:)

      su dediğin gibi özel günlere bende karşıyım.özellikle annesi olmayan çocukların psikolojisi gelir bu günde hep aklıma:(

    12. Adsız says:

      insanlara güven,kendine olan itimadından beslenir.
      Filiz buraya daha fazla uğruyor zannedersem,ben artık oyun oynamıyorum arkadaşım kalbimi kırdılar.
      İşgal ettiğim için kusuruma bakmayın lütfen...

    13. Sis says:

      Hmmmmmm serkan anlamadım açıkçası.Filiz'e hitaben mi yazılan bir şey bu?sanırım kalp kırmakla benim ve blogumun ilgisi olamaz...Hele oyun oynamanla hiç yoktur.Çünkü hiç benim sitemde oyun oynadığını görmedim ben senin

    Siz de Yorum yapın