Biz Çocukken

    Yazan: d@phne Etiket: »
    Beğeniler



    Dün akşam işten eve gelince kızımın sorusuyla karşılaştım : "Yarın okula gidecek miyim anne?"

    -Nasıl yani?

    -Neden gitmeyesin ki?

    -Yarın özel bir gün de ben mi bilmiyorum?

    Hayır ,cevap bunların hiç biri değil. Bugün İzlanda'da püsküren volkandan kaynaklanan kül bulutlarının Türkiye'yi de etkilemesi bekleniyor ya, meğer pek çok anne baba çocuğunu okula göndermeyecekmiş. Tabii, zor buldular yavrucuklarını. Bir yağmurda heba olmasına göz mü yumsunlar?

    Dedim ki : -Çocuğum, biz çocukken yağmurdan kaçana "şeker değilsin ,erimezsin" derlerdi. Ben de sana aynı cümleyle cevap veriyorum. Tabii ki gideceksin okula.

    İyi de sen kiminle aşık atıyorsun. Bunlar Milenyum çocukları. Benim kız 1998 doğumlu. 2000'e koşarak ve konuşarak girdi. Cevap hazır:
    -İyi de anne bunlar ete değince insanın etini bile eritiyormuş. Sanırım şemsiye ,yağmurluk korumaz beni.

    -Kızım şehir efsanesi bunlar. Taa İzlanda da püsküren volkanın külü bu ,gelene kadar soğur merak etme.

    -Şehir efsanesi dediğin şeylerin çoğu gerçeklerden oluşuyor anne. Ben internette okudum.

    Evet, biz çocukken ya büyüklerimiz söylerdi ya da kitaplarda okurduk. Şimdi internette okuyorlar. Ya "facebook"da paylaşılıyor ya da "google"luyorlar. Onlarla çene yarıştırmak çok zor. Ben de lafı fazla uzatmadan anne üstünlüğümü kullanarak

    -Yine de yarın okula gidilecek şekerim. Yağmurluğunu giyer, üstüne de şemsiyeni açar, servise koşarak binersin. Yağmurluk ve şemsiyeyi eritirse helal olsun der revire uğrarsın.

    Kızım bana acımayla ayıplama karışımı bir bakışla baktıktan sonra internette ödevleri ile ilgili araştırma yapmak üzere yanımdan ayrıldı.

    Yalnız kalınca düşündüm. Biz çocukken gerçekten yağmurlar normal yağmurdu. Yalnızca ıslatırdı. Teknolojimiz azdı ama biz daha mutlu ve sağlıklıydık sanırım.

    Evimize ilk televizyon alındığında ben ortaokuldaydım. Daha önce bir radyomuz vardı. O da lambalı olduğu için radyasyon yaymazdı. Annelerimizden şöyle cümleler duymazdık: "O radyonun başında bu kadar zaman geçirirsen beynin eriyecek" "Acaba arkasını duvara mı versek,radyasyon daha az yayılırmış"

    Şimdi neredeyse hepimizin evinde wireless modemler var ve kablosuz internet kullanıyoruz. Peki kaçımız bu yayınların zararını biliyoruz. Evde kullandığımız aletlerin neredeyse tamamının ciddi oranda radyasyon yaydığını biliyor muydunuz. Televizyon, buzdolabı, çamaşır/bulaşık makinası,ütü gibi çok masum görünen cihazlar bile radyasyon kaynağı maalesef.

    Arkadaşlar sanal değil etten kemikten,yerini,yurdunu,evini barkını bildiğimiz,ailelerini tanıdığımız,dolayısıyla korkmadan her tür bilgiyi paylaştığımız kişilerdi.

    Komşular "Ahmet Amca" "Fatma Teyze"ydi. Komşunun küçük kızını kaçıran tecavüzcüler ya da kredi kartı için yan dairedeki teyzenin bileziklerini çalıp boğazını kesen caniler değillerdi.

    Öğretmenler başımızın tacı, inandığımız, izlediğimiz,ağzından çıkan her sözcüğe düşünmedn inandığımız büyüklerimizdi. Şimdiki gibi dayaktan kaburga kıran ya da kız arkadaşıyla konuştu diye 7 yaşında çocuğa tecavüzcü muamelesi yapan beyni sapıklığa işleyen kişiler değillerdi.

    Okulumuz evimize en yakın okul olurdu, yürüyerek giderdik. Okuldan çıkınca sokakta oynardık, acıkınca sanayağı ya da salça sürülmüş ekmeklerimizi yer,susayınca evde kimse yoksa komşunun kapısını çalardık. Arkası yarın veya okul radyosu dinler, ödevlerimizi Hayat Ansiklopedisi veya Meydan Larousse'dan hazırlardık. İzlanda,volkan,radyasyon korkutmazdı bizleri.

    Biz çocukken bu kadar hazır cevap değildik ama kaygısızdık, mutluyduk.

    2 Kişi Yorum Yapmış.

    1. Valla yarama parmak basmış durumdasınız. Gitgide yozlaşıyoruz dünya, ülke ve insanlar olarak. Kullandığımız herşey tehlikeli diye lanse ediliyor, kaçmaksa olanaksız. Sürekli kuşkuyla yaşamamız bekleniyor galiba. Komşudaki TV nin başına toplanmış 30 kadar komşunun bu devirde hayali bile güç, aynı apartmanda yaşayan eşimin yiğenini bile ayda bir zor görüyorum, benim çocukluğumda anahtarlar kapı üstünde bırakılırdı isteyen istediği saat gelebilsin diye.
      Hakikaten bu kadar olanağımız yoktu ama kanaatkar ve mutluyduk, herşeyden öte etrafımızdaki herkes bizim gibiydi, pek özenecek birşey yoktu.
      Sevgiyle kalın...

    2. Sis says:

      @daphne,
      süper bir yazı olmuş yine teşekkürler.
      eskiyi özlemek iyi güzel.eskiyle bugün arasındaki eskinin artıları bugünün eksileri de ortada,o da kesin.ama bugünün artılarını da görmeye çalışıp onları ortaya çıkarabilip yola devam etmek gerekli bence.

    Siz de Yorum yapın