Öykü Atölyesi ile ilk tanıştığımda,orada yaratılmış 'Kelime Oyunları' ile
benim yarattığım ' Bir Yazı Yaratalım'ın birbirine çok uygun bir şekilde katıştırılabileceğini düşünmüştüm.Bu ilk denemesi.Eğer katılım olursa ve
Öykü Atölyesi' yazarları da beğenirse birlikte götürebiliriz sanırım.
Şimdi öncelikle bu blogla yeni tanışanlar için formatı anlatayım.Tek bir kuralımız var,o da Konusu: diye verilen bir kaç cümle veya
paragrafın her yazının başlangıcı olması.Yazı türü serbest,konu serbest(ki eskileri incelerseniz sayfanın alt kısmında göreceksiniz ki
konu olarak verilen cümleler yazarı serbest bırakan cümlelerdir),yazı türü serbest (illa hikaye yazacaksınız şartı yok,düz yazı, deneme,diyalog
ne isterseniz)Birimizin aşk hikayesi çıkardığı paragraftan bir başkasının gerilim romanı çıkarabilmesi gibi bir tat var açıkçası.Yazılarınızı
bu posta yorum olarak yazmanız gerekmektedir.Sizin yazınızla ilgili veya sizin bir başka yazı ile ilgili yaptığınız yorumlar da yine aynı
post başlığı altına yorum olarak yazılmalıdır.
Kısa kesiyor ve konuya geçiyorum.Yazı başlığına tıklayın konuyu okumak için.Ve hoş geldiniz, kalemleriniz klavyeniz ve aklınızla...
KONUSU:
O kadar uzun süredir birbirlerine kızıyorlardı ki, sanki ona kızmadan yaşayabildiği bir dünya ve zaman hiç olmamış gibi geliyordu.
O'na kızgın olmadığı,kızmak zorunda kalmadığı ve bırakılmadığı günlerde hep içinde,karnının biraz altında,o hafif bir karın ağrısı ile
kelebek kıpırtısı arasında anlatılamayan ama hissedilen şeyi ne kadar özlediğini düşündü.Dün sabah evden çıkmaya hazırlanırken
yine alevlenen tartışmalarının hala sürmesinden yorgun; su içmek bahanesiyle mutfağa kaçtığında buzdolabının kapağına iliştirilmiş
fotoğrafı gördüğünde içi burkuldu.Kafasında bir ses yankılandı bir anda kısa bir süre önce O'nun söylediği; ''nedir benden beklentiniz
hepinizin?''.Bir anda kararını verip geriye O'nun yanına döndü ve çok ciddi bir ses ile :.....
GİTTİK/GEZDİK/GELDİK 6-ANTWERP
-
Belçika'yı Brugge ile sınırlı bırakacağımızı düşünmediniz umarım 😀 Kız
kardeş Jules Verne'nin romanlarından aklında kalan Anvers'i (Antwerp,
Antwerpen, ...
14 saat önce
benim yazım hazır aslında.ama önceki deneyimlerden ders alıp etkilememek adına bir iki gün geciktireceğim yazmayı.
O kadar uzun süredir birbirlerine kızıyorlardı ki, sanki ona kızmadan yaşayabildiği bir dünya ve zaman hiç olmamış gibi geliyordu.
O'na kızgın olmadığı,kızmak zorunda kalmadığı ve bırakılmadığı günlerde hep içinde,karnının biraz altında,o hafif bir karın ağrısı ile
kelebek kıpırtısı arasında anlatılamayan ama hissedilen şeyi ne kadar özlediğini düşündü.Dün sabah evden çıkmaya hazırlanırken
yine alevlenen tartışmalarının hala sürmesinden yorgun; su içmek bahanesiyle mutfağa kaçtığında buzdolabının kapağına iliştirilmiş
fotoğrafı gördüğünde içi burkuldu.Kafasında bir ses yankılandı bir anda kısa bir süre önce O'nun söylediği; ''nedir benden beklentiniz
hepinizin?''.Bir anda kararını verip geriye O'nun yanına döndü ve çok ciddi bir ses ile : “Senden beni sevmeni , sevdiğini söylemeni ve göstermeni bekliyorum” diye avaz avaz bağırdı. “Senin için saçımı süpürge ediyorum ama sen hep beni kızdıracak şeyler yapıyorsun ve beni çileden çıkartıyorsun” diye ekledi.
“ Öylemi “dedi kocası.” Ben senden saçını süpürge yapmanı istemedim hiç. Ben hayatım boyunca kendi adıma kimseden bir şey istemedim. Ben, herkes mutlu olsun istedim.
-Annem mutlu olsun diye çırpındım anneme yaranamadım. Sesini duymak için her aradığımda bana sitem ve şikayetlerini dinlemekten bıktım.
-Babam mutlu olsun istedim her seferinde bitmek tükenmek bilmeyen sahte hastalıklarından veya maddi sorunlarından bahsetmekten bıktım.
-Ablam mutlu olsun istedim her seferinde eşi ve çocukları ile olan sorunlarını duymaktan bıktım. Küçük kardeşim mutlu olsun istedim her seferinde para istemesinden ve derslerinin zorluğundan bahsetmesinden bıktım.
-Ailen mutlu olsun istedim her seferinde benden isteklerinden ve beklentilerinden bıktım.
-Sen mutlu ol istedim her istediğini yapmaya her beğendiğini almaya her sevdiğini yapmaya her istediğin yere gitmeye çalıştım ama isteklerinin sonunun gelmemesinden bıktım.
-İş ortağım mutlu olsun istedim, beni enayi sanıp sürekli para çalmasından ve işten kaytarmasından bıktım.
-Arkadaşlarım, dostlarım mutlu olsun istedim hep iyilik yapmamı beklemelerinden bıktım.
Kısacası ben herkes için iyi bir şeyler istedim, herkes benim kötülüğüm için çalıştı, beni para olarak gördü. Benimde bir insan olduğumu duygularımın olduğunu görmek istemediler.
-Bu dünyaya son bir güzellik getirmek istedim ve bir bebeğimiz olsun istedim. Bu kokuşmuş dünyada saf ve masum bir şey olsun istedim. Ama sen bunu bile bana çok gördün ve gittin benden habersiz o çocuğu aldırdın. Ben yinede ses etmedim. Hazır hissetmediğin bir bebeği doğurmanın kimseye faydası olmayacağını biliyordum.
Ama yeter artık. Ben de bir insanım. Bu güne kadar kimse üzülmesin istedim ve her isteneni vermeye çalıştım, herkese yardım edeyim her derde deva olayım istedim.
-Ben yıllar önce canımdan çok sevdiğim ilk aşkımı kaybettiğim zamandan beri kendim için yaşamayı terk etmiştim zaten. Bu yüzden bu güne kadar yapılanlar bana hiç koymuyordu.Ama anladım ki insanların istekleri bitmiyor.
O yüzden bundan sonra bende yeniden kendi isteklerim için yaşamaya başlıyorum. Hepinizin canı cehenneme. Yıllar önce kaybettiğim aşkımı aramaya ve hayatımı yaşamaya gidiyorum.Elveda” dedi ve kapıyı çarpıp çıktı gitti.
Kadın bir anda neye uğradığını şaşırdı. Sanki az önce duyduklarını söyleyen kocası değilmiş gibi geldi. Yıllardır tanıdığını sandığı kocası gitmiş ve yerine yabancı biri gelmişti sanki. Kocasının her sözü yüreğinin derinlerinde yaralar açmıştı. Ama bir taraftan da her söylediğinde yüzde yüz haklı diye düşünmeden edemedi. Evet kocası çok sabırlı çok sevecen biriydi. Herkes “ne kadar mükemmel bir kocan var” derdi. Gittikleri her yerde eşi hep saygı ile anılır herkes ona çok fazla ilgi ve sevgi gösterirdi. Ailesine çok düşkündü. Sık sık telefon açar her fırsatta ziyaretlerine giderdi. Kendi ailesi de abisi ile bir tutar bazen ondan bile daha çok sevdiklerini düşünürdü. Bir an kendine kızdı ve kaprislerinde biraz ileri gittiğini düşündü. Kıskançlığının nerelere vardığını gördü. Yakınındaki koltuğa çöktü ve ağlamaya başladı. Çünkü biliyordu ki kocası gitmişti ve bir daha dönmeyecekti….
Sadece beni beklentisiz sevmendi.Bana roller yakıştırmadan.bana uygun replikler yazmadan sevmendi.Beni ilk tanıdığın gün
sana ne kadar zıt ,ne kadar aksi,ne kadar uyuz,ne kadar planlayıcı,ne kadar kontrol manyağı,ne kadar yalana gelmez
gözüktüysem bir o kadar da değişik,heyecan verici,kendine özgü,dürüst,sevilesi gözükmüştüm.Aradan geçen zamanda ben aslında
değişmedim,sen de değişmedin.Sadece bu özelliklerimi kanıksadın ve bana roller biçmeye başladın.Hep bir şeyleri yapmamı
bekledin.Doğum gününde hediye almamı,evlilik yıl dönümünü unutmamamı,uyumak istediğinde uykumun gelmesini,sabah 8 de
kalkıp kahvaltı etmek istediğinde uyanmamı,içmek istediğinde senle sarhoş olmamı,sarhoş olduğunda kendimde olup sana
sahip çıkmamı.Daha o kadar çok örnek verebilirim ki.
Ama arada göz ardı ettiklerini hatırlatayım sana.Özel önemli hiç bir gün olmadığı halde istediğim için sana hediye almamı,
evlilik yıldönümünü unuttuğum halde ilk birlikte gittiğimiz tatilin fotoğraflarından sana bir slayt gösterisi hazırlayıp
yollamamı,sarhoş olup illa arabayı ben kullanacağım dediğinde başımız dolaşmasın diye seni Bebek sahilinde saatlerce
yürütüp ayılmanı sağladığımı.Bu örnekler de çoğaltılabilir aşkım.
Bir de senin yönünden olanlar var.Onları unuttum sanma.Bana değer vermen,nergislerimi hep hatırlaman,bebeğimiz hastayken
ve ben de hastayken gece boyu ikimizin de başını beklemen,unuttuğum yıldönümünde çiçek getiren çocuğu geri kovaladığım
halde sadece gülümseyip yine unutmuştur diyebilmen,içim kan ağlarken omuzlarının hep orada olması başımı yaslamam için ,
işimde hata yaptığımda hatamı düzeltmeye çalışman.
Anlayacağın sevgilim,biz ortak dilimizi ancak beklentilerimizi yaşamaya başladığımızda kaybettik.
Tamam zamanın getirdiği rollerimiz oldu ve bunları yaşamak zorundayız.Eskisi gibi gecenin kör saatinde ocak ayında hadi dağa
gidelim diyemeyiz.Ama kafamızda birbirimize biçtiğimiz rollerle yaşamamızı bekleyemezsin,bekleyemeyiz.
Bak şimdi gözlerime,bak yaptığın şakaya güldüğümde dudaklarımın kıvrımına,bak traş olmuşsun derken yüzüne değen elimin
hala sıcak olmasına.
Hiç beklemediği bir anda bende sevgiyi bulan insan orada bir yerde hala.Ve hiç beklemediği bir anda seven kadın da hala burada.
O zaman bir çizgi çekip beklentilerimizi artık göz ardı edip sadece sevdiğimiz insan hala var diyelimmi?