Tesadüfen Yaşamak

    Yazan: Sis Etiket: »
    Beğeniler


    TDK, dalgın kelimesine şu cevabı veriyor; çevresinde olup bitenleri fark edemeyecek kadar düşünceye dalan, dikkatini belirli bir konu üstünde toplayamayan. Yok her zaman bu kadar acı konuşmaz bu TDK ama niyeyse bu cevabı bana çok ağır geldi. Sebebi ise bu akşam hem de kısa bir süre önce yaptığım şey. Bunu yazmaya niyetlenince şöyle ciddi dalgınlıklarımı da burada toparlayayım da arada açar okur adam olurum belki dedim.

    Bu akşamki olay şöyle gelişti. Evde yemek yapıyorum. Bir yandan ev telefonu çalıyor, onunla konuşurken cep çalıyor falan, bir telefon trafiği durumu. Telsiz telefonu kulağımla boynum arasına sıkıştırmışım, cep telefonu mutfak önlüğünün cebine atılmış. İşler, ilişkiler her şey kafamda, açıkçası dokuz değil dokuz yüz bin tilki kafamda. Bir yandan arada oğlana sesleniyorum ne zaman o PC başından kalkılacak diye, bir yandan et kokusu alıp inatla mutfağın kapısını açan kediyle cebelleşiyorum ( eşoğlu açıyor da kapamayı bilmiyor kapısız köyün kedisi, kapasa valla takmayacağım ). Yemeğe tuz konacak haliyle. Tuz kavanozu ve kahve kavanozu yan yana duruyor dolapta. Kahve kavanozu ele alınır, iki kaşık nescafe yemeğin içine dökülür ve düşünülmeye başlanır " bu tuz kaşığı bu kadar ufak değildi ne zaman kim değiştirdi" diye. Sonra yapılan şey idrak edilince bir süre boş boş tencereye bakılır. Ardından yemek olduğu gibi çöpe atılır, ve kısa bir süre önce bir arkadaşa " ben bu çocuğu yedi gün pizzayla beslesem itiraz etmez " diye dert yanıldığı gibi pizza siparişi verilir. Hayır efendim, kavanozlar birbirine benzemiyor, biri bildiğiniz nescafe kavanozu ve ikisi de şeffaf, yani içindeki nesnenin rengi gözüküyor.

    Mutfağa bardak koymaya gitmek yerine banyoya yönelip bardağı çamaşır makinesine ( hedef bulaşık makinesi idi ) koymak üzere makinenin kapağını açınca kendine gelmek, ATM de kart unutmak veya anahtarlarını cep telefonunu sağda solda bırakmak veya kendine kahve hazırlarken suyu kettleda kaynatmayı unutmak gibi çook olağan şeyler değil bahsedeceğim. Mesela bir seferinde telefonumu posta kutusunda bırakmıştım, postaya bakarken elimden oraya bırakıp sonra dönüp arkamı gitmiştim. Üniversitede okurken vize zamanlarında hangi dersin sınavında olduğumu unutabilirdim. Gece çalıştığım iş yerimin girişindeki camlı kapıya ben bir kaç kez bindirdikten sonra sırf benim için kırmızı şerit çekilmişti. Şimdilerde sık yaptığım bir şey mesela şu, eğer olur da erkence uyuyabilirsem gecenin 3 ü falan gibi bir saatte uyanıp saati öğleden sonra 3 sanmak ve lanet olsun çok geç kaldım diye hızla giyinmeye başlayıp arada bi yerlerde dışarının hala karanlık olmasıyla kendime gelmek.

    Asansöre binip basılacak zemin kat yerine ısrarla binilen kat olan 2 ye basmak ve bozuk bu herhalde diye söylenmek, gece makyaj temizlerken göz losyonu ile aynı renk şişede olan asetonu gözlere basmak veya saçlara saç spreyi yerine deodorantı sıkmak filan ufak olaylar. Binilen takside taksicinin " nereye " sorusuna " eve " diye cevap vermek, XX beyi aramak yerine YY hanımı arayıp bir güzel de XX bey diye hitap ederek konuşmak, çantada sürekli duran ve yenilenen biber gazını acaba çalışıyor mu diye kendi yüzüne sıkıp denemek, ya da ev telefonundan birilerini aramaya çalışırken sürekli 9 ile hat almaya çalışıp arayamayınca da arızaya kayıt vermek falan sözünü bile etmeye değmeyecek olağan şeyler. Ama açıkçası epey önce kızartma yaparken yağın kızıp kızmadığını parmağımla kontrol ettiğim günü epey zor unutabildim.

    Haa, bu arada kendimi garipsediğimi falan da sanmayın sakın, çocuğu kreşten almayı unutup eve gelip gazete okuyabilecek rahatlıkta ve dalgınlıkta insanlar da var bu dünyada. Çocuk mu? Tesadüfen büyümeyi başardı işte.

    11 Kişi Yorum Yapmış.

    1. Adsız says:

      Gerçekden çok eğlenceli bir yazı olmuş :) Yalnız dikkat edin lütfen siz bu dalgınlığınıza. Aşmışsınız artık dalgınlık ötesi birşey bu :) Gölgenizi görmeye durun :)

    2. Ay bayıldım bu yazıya.Can sıkıcı, biraz da can yakıcı şeyler okuduklarım okuyan için çok da keyifli ama henüz tehlike arzetmiyor.İki gün önce beni melekler korumasaydı (onlar da bıktılar vaz geçecekler) şu an bu yorumu yapamayacaktım.
      Çayımı aldım, bir elimde de sandviç türü bir şey,tam kapıdan çıkarken kolumu çarpınca kaynar çay kollarıma eşofmanıma boca. Söylenerek bir hışım döndüm ikinci bir çay almak üzere bir de ne göreyim ikinci bir göz açık ama yanmıyor. Hem de sonuna kadar. Önce orayı açmışım, çakmağı bozuk yanmayınca diğer tarafa geçirip kapamayı unutmuşum.
      Aman sen daha gençsin. Bunun daha yaşlılığı var ;)

    3. MeDiKaL says:

      Zürafanın şaşkını, beyaz giyer kış günü demiyorum
      Sis'tir ne yapsa yeridir diyorum :)

    4. Yahu Sis hiç fena değilmişsin:))
      Bir vakitler bir arkadaşıma dalgınlığımdan şikayet etmiştim, "bazen kalemimi buzdolabında arıyorum" diye. Verdiği cevabı hala unutamam. "Buluyor musun peki?" diye sormuştu, "Eğer kalem buzdolabındaysa o zaman durumun vahim"
      Sen o aşamaya gelmişsin gibi görünüyor:)))

    5. Sis says:

      @ adsız,

      Biber gazı veya yağın kızgınlığını kontrol etmek pek eğlenceli değildi :DD

      @ Asumancım,

      Geçmiş olsun aman.Kettleın düğmesine basmak yerine ocağı yakıp üzerine kettle koymuşluğum da vardır. Ciddi yangın tehlikesi yani.

      @Medikal,

      Hee hemen bana at sen topu. Napiyim ben böyle yaşıyorum:)

      @ Leylakcım,

      Benim buzdolabından çıkanlara aklın şaşar. Ama en favori olaylarımdan biri, cep telefonunu evdeki telsiz telefonun şarj ünitesi üzerine şarj olmaya bırakıp telsiz telefonu çantaya atıp çıkmamdır .
      Yalnız soru çok iyiymiş :D

    6. Keşke yemeği dökmeseydin belkide neskafeli müthüş bir yemek olabilirdi, şimdilerde yeni şeyler çok moıda ya:)
      Aslında ara sıra dalgın olabilmek hiç fena sayılmaz da kızgın yağı kontrol etmek gibi bir şey değil ama.
      Çok eğlenceliydi (dalgınlığın değil yazın)teşekkürler

    7. d@phne says:

      Biz kardeşiz ama ben kesinlikle dalgın değilimdir, hiç bir şeyi unutmam ve bununla da övünürüm. Fakat bu aralar iş tempom o kadar yoğundu ki geçen bayramda yeni aldığım renkli lenslerimi gözümden çıkarıp kutusuna koymuşum ve üstüne lens solusyonu yerine göz makyaj temizleyicisi doldurmuşum. O dalgınlıkla makyajımı da lens solusyonuyla temizlemiş olabilir miyim farkında değilim. Ertesi gün lensi gözüme takmamla gözüm cayır cayır yanmaya başladı. Ben yine uyanamadım ve "Allah allah,gözüm mikrop mu kaptı acaba" diye çıkarıp sonraki 3 gün her denememde gözüm yanınca acı gerçeği anlayıp lensleri çöpe atmıştım.

    8. Sis says:

      @ yaşamın Kıyısında,

      Kehveli bi etli türlü olamaz bence :D

      @ Daphne,

      Ahaha kimin kardeşisin sen :P

    9. su says:

      aaa..ne acaip kardeşlersiniz siz öyle:D

      imza:anahtarı unutup su sayacına bakmak için bornozla kapıda kalan şahıs....

    10. evrim says:

      Sevgili Sis & D@phne,
      Biz de iki kardeş pek ayrı teller gibi gözükmemize karşılık can alıcı noktalarda çarpıcı bir biçimde kilitleniriz nedense.. :))
      Yalnız yazıya ne desem az Sis ne desem az.. Ben de dalgınım sanıyorum / dum ama.. Hiç söz etmesem daha iyi..
      Nasıl sıradan gözüktüler şimdi gözüme.. Ve nasıl sıkıcı, renksiz buldum kendimi.. :))))

    11. Sis says:

      @Evrim,
      Estağfurullah ne sıkıcılığı, herkesin dalgınlığı kendine eğlenceli bence. benimki az zararlı da olsa :)

    Siz de Yorum yapın