Yazarı : Cenk Çalışır
Yayın Evi : Nemesis Kitap - Çakıltaşı Yayıncılık
Sayfa Sayısı : 260
Türü : Roman
Basım Yılı : Ekim 2010
Farsçada öldürücü zehir anlamına geliyor zehr-i katil. Aynı zamanda Satranç Cinayetleri adlı romanıyla Nemesis Kitap okurlarıyla tanışan Cenk Çalışırdan sürükleyici bir kitap. Polisiye yazarlarımız arasında ümit verici bir çıkışa sahip yazarı tarafından önsözüne şu not düşülmüş.
" Bu romanı yazarken genç bir kız da oldum, yaşlı bir adam da. Onları ısıtan güneş de bendim üzerlerine damlayan yağmur da. Yüzlerindeki ılık rüzgardım, o rüzgarda savrulan çınarın yaprağı. Baktıkları deniz bendim, denizdeki balık bendim."
Çok bildik bir aşk üçgenini anlatıyor roman. Hali vakti yerinde kırkı devirip teneşirlik olmaya başlamış bir iş adamı; onun cami yıpranmış ama mihrap hala yerinde olan ve sosyal yaşamda bir kol çantası görevini üstlenen, ama aynı zamanda sosyal sınıf atlamasında mihenk taşı olmuş karısı; ve 20 li yaşların baharındaki güzelliği ile iş adamımıza tekrar aşık olmaktan çok aslında daha önce hiç aşık olmamış olduğunu öğreten sevgilisi. Kitapta konu çok öyle ahım şahım olmamasına karşın yazarın önsözde belirttiği gibi kişilerin çok içine girebilmiş. İki kadın arasındaki farklar, iki kadınla olan yaşantıların farkları, ve sürpriz finalde adamın o iki kadına karşı duyduğu kırgınlık çok güzel verilmiş. Kısa, kısa olduğu için çabuk özümsenen ve oyalayan bir kitap; okurken sıkılmazsınız ama çok fazla şey de beklemeyin.
"Ben çocuklarımı benim devamım saydım. Ölüp gittiğimde onlarda yaşayacağıma inandım. Onlar ölünce de onların çocuklarında. Hep yaşayacağıma. Belki de bu nedenle kutsal saydım çocuklarımı. Onlar saftır. Onlar masumdur. Hepimiz temiz doğar, büyüdükçe kirleniriz."
Yukarıdaki kitabın erkek kahramanından olan alıntı sizce de 40 ı deviren her erkek canlısının bulabildiği her rahimi döllemeye çalıştığının sebebi değil mi? Ahh gözünü sevdiğimin genetik kodu ah, sen kadına doğururken bile var olma, gelişme ve büyümeyi bahşet, sonra da ancak kendini doğurtarak var olabileceğine inanan bir canlıya mahkum et. Olmadı, küstüm.
Bu da arka kapak ve tanıtım yazısı.
* * * Gece boyunca türlü kararlar alıyor, bazen Kenana rest çekiyor ya karın ya ben diyordum, bazen terk edip gidiyordum, bazen bir mektup yazıp bırakıyordum. O mektubun ilk kelimelerinin nasıl olması gerektiğine karar veremiyordum.
(Nazan)
* * * Evliliğimizi bu şekliyle yürütüp yürütemeyeceğimi düşünmeye ihtiyacım vardı. Bir süre için tekrar deniyor olabilirdim. Ailem için, çocuklarım için. Anlıyorsunuz değil mi' Bunu yapan bir sürü kadın varken...
(Berna)
* * * Ben çocuklarımı benim devamım saydım. Ölüp gittiğimde onlarda yaşayacağıma inandım. Onlar ölünce onların çocuklarında. Hep yaşayacağıma. Belki de bu nedenle kutsal saydım çocukları. Onlar saftır. Onlar Masumdur. Hepimiz temiz doğar, büyüdükçe kirleniriz. Büyüklerin yönettiği dünyada ne kadar saklayabilirsin içindeki çocuğu. Hangi sandığa koyar, hangi kapının arkasına kilitlersin. Nasıl taşırsın yarınlara. Yolu yok büyüyecek ve kirleneceksin. Berna gibi, Nazan gibi, ben gibi, sen gibi
(Kenan)
Aşk ve cinayetin çıkmaz sokaklarında kaybolmaya hazır olun !!!
Aşağıdaki resimler ise benim artık olağan hale gelen kitap okuma şeklim. Bu Duman denyosu ben gece yatağa yatıp da kitabımı açmadan benim ne yanıma sokulur, ne kendini bana okşatır. Ne zamanki kitap ortaya çıkar; yok gelip kitabın üzerine yatmacalar, yok bi göbek açıp kaşı beni demeceler, yok bi kedi haline bürünmeler. Hala da seviyorum ya ben bu deliyi aklıma şaşayım :)
Dip Not: Beni az tanıyanlar biliyor özel günlere olan asabiyetimi. Bayram postu açmadım ve kimsenin bayram yazısına gelip yazmadım; ama o vallahi benim kabalığım falan değil, sadece yapamıyorum işte.
" Bu romanı yazarken genç bir kız da oldum, yaşlı bir adam da. Onları ısıtan güneş de bendim üzerlerine damlayan yağmur da. Yüzlerindeki ılık rüzgardım, o rüzgarda savrulan çınarın yaprağı. Baktıkları deniz bendim, denizdeki balık bendim."
Çok bildik bir aşk üçgenini anlatıyor roman. Hali vakti yerinde kırkı devirip teneşirlik olmaya başlamış bir iş adamı; onun cami yıpranmış ama mihrap hala yerinde olan ve sosyal yaşamda bir kol çantası görevini üstlenen, ama aynı zamanda sosyal sınıf atlamasında mihenk taşı olmuş karısı; ve 20 li yaşların baharındaki güzelliği ile iş adamımıza tekrar aşık olmaktan çok aslında daha önce hiç aşık olmamış olduğunu öğreten sevgilisi. Kitapta konu çok öyle ahım şahım olmamasına karşın yazarın önsözde belirttiği gibi kişilerin çok içine girebilmiş. İki kadın arasındaki farklar, iki kadınla olan yaşantıların farkları, ve sürpriz finalde adamın o iki kadına karşı duyduğu kırgınlık çok güzel verilmiş. Kısa, kısa olduğu için çabuk özümsenen ve oyalayan bir kitap; okurken sıkılmazsınız ama çok fazla şey de beklemeyin.
"Ben çocuklarımı benim devamım saydım. Ölüp gittiğimde onlarda yaşayacağıma inandım. Onlar ölünce de onların çocuklarında. Hep yaşayacağıma. Belki de bu nedenle kutsal saydım çocuklarımı. Onlar saftır. Onlar masumdur. Hepimiz temiz doğar, büyüdükçe kirleniriz."
Yukarıdaki kitabın erkek kahramanından olan alıntı sizce de 40 ı deviren her erkek canlısının bulabildiği her rahimi döllemeye çalıştığının sebebi değil mi? Ahh gözünü sevdiğimin genetik kodu ah, sen kadına doğururken bile var olma, gelişme ve büyümeyi bahşet, sonra da ancak kendini doğurtarak var olabileceğine inanan bir canlıya mahkum et. Olmadı, küstüm.
Bu da arka kapak ve tanıtım yazısı.
* * * Gece boyunca türlü kararlar alıyor, bazen Kenana rest çekiyor ya karın ya ben diyordum, bazen terk edip gidiyordum, bazen bir mektup yazıp bırakıyordum. O mektubun ilk kelimelerinin nasıl olması gerektiğine karar veremiyordum.
(Nazan)
* * * Evliliğimizi bu şekliyle yürütüp yürütemeyeceğimi düşünmeye ihtiyacım vardı. Bir süre için tekrar deniyor olabilirdim. Ailem için, çocuklarım için. Anlıyorsunuz değil mi' Bunu yapan bir sürü kadın varken...
(Berna)
* * * Ben çocuklarımı benim devamım saydım. Ölüp gittiğimde onlarda yaşayacağıma inandım. Onlar ölünce onların çocuklarında. Hep yaşayacağıma. Belki de bu nedenle kutsal saydım çocukları. Onlar saftır. Onlar Masumdur. Hepimiz temiz doğar, büyüdükçe kirleniriz. Büyüklerin yönettiği dünyada ne kadar saklayabilirsin içindeki çocuğu. Hangi sandığa koyar, hangi kapının arkasına kilitlersin. Nasıl taşırsın yarınlara. Yolu yok büyüyecek ve kirleneceksin. Berna gibi, Nazan gibi, ben gibi, sen gibi
(Kenan)
Aşk ve cinayetin çıkmaz sokaklarında kaybolmaya hazır olun !!!
Aşağıdaki resimler ise benim artık olağan hale gelen kitap okuma şeklim. Bu Duman denyosu ben gece yatağa yatıp da kitabımı açmadan benim ne yanıma sokulur, ne kendini bana okşatır. Ne zamanki kitap ortaya çıkar; yok gelip kitabın üzerine yatmacalar, yok bi göbek açıp kaşı beni demeceler, yok bi kedi haline bürünmeler. Hala da seviyorum ya ben bu deliyi aklıma şaşayım :)
Dip Not: Beni az tanıyanlar biliyor özel günlere olan asabiyetimi. Bayram postu açmadım ve kimsenin bayram yazısına gelip yazmadım; ama o vallahi benim kabalığım falan değil, sadece yapamıyorum işte.