Masumiyet Müzesi

    Yazan: su Etiket: »
    Beğeniler


    Biraz geç kalsam da nihayet okuyabildim Masumiyet Müzesini..Tuğla gibi bir kitap,yatarken zor okunuyor ağır yani ama ister yatın ister oturun hangi pozisyonda olursanız olun,öyle bir kitap ki sizi sizden alıyor...Ha eğer anti Orhan Pamuk'çulardansanız ve eğer ki bazıları gibi hiç bir kitabını okumadan yada ucundan bakıp amannn hiç sevmem bu adamın kitaplarını diyenlerdenseniz sizinle tartışacak modda değilim. Ben bu usta yazarı okuyup seven gruba yazıyorum arkadaş :)

    Roman 1976- 1984 arasında geçiyor.Aşk romanlarına fazla itibar etmesemde bu kitabı,özellikle hakkında hiç birşey okumadan başladığım için pek bir keyifle okudum ben.Kitap da anlatılan olaylar,mekanlar,kişilerin karakterleri,mimikler,jestler,o döneme ait olay ve eşyalar öyle bir ustalıkla anlatılmış ki,okuyucuya öyle bir geçirilmiş ki diğer okuyanları bilmem ama ben çok etkilendim.Aslında hikaye öyle ahım şahım birşey değil, bir aşk hikayesini anlatıyor ama dediğim gibi beni etkileyen önce anlatım dili ve asıl tam kalbimden vuran müzesi oldu.Bir kitap düşünün;anlatılan herşey hemen hemen- karakterler dışında-bir müzede toplanıyor.Onca obje,eşya,resim,ve hatta o koskoca ev müze haline getiriliyor.Benim düşüncem önce romanı okumak ve daha sonra da o harika müzeyi sindire sindire gezmek çünki arada müthiş bir duygusal bağ oluşur diye düşünüyorum ama kitabı okumayanlar içinde o dönemi anlatan tüm objeler sergilendiği için ilgi çekebilir.Kitabın 574.sayfasında yazının içinde birde uyduruktan bilet resmi konmuş.Eğer kitaba sahipseniz o bileti kaşeleterek-ki bence çok hoş bir etki bırakır kitapda-müzeyi bedava gezebiliyorsunuz.Öğrendiğim kadarıyla Füsun'un küpesindeki kelebek figürü şeklindeki mühür ile kaşeleniyormuş biletimiz:)
    Diğer etkilendiğim şey ise yine müzede Füsun a ait 4213 adet sigara'nında sergileniyor olması !

    Sonuç olarak ;evet bir başyapıt olmayabilir ama Orhan Pamuk'un hikayesiyle tüm okurlarına,müzesiyle de İstanbul'a verdiği bir hediye olarak görüyorum ben kitabı...

    Ha birde şu eleştriyi de okuyun da eşitlik olsun.


    Son romanı "masumiyet müzesi" hiç tutmayınca (sanırım en kötü eseri de budur), o müzenin gerçeğini kurmaya kalktı. çukurcuma'da eski bir binayı kapattı, romanında adı geçen "nesnelerle" doldurdu. romanında anlattığı "zengin çocuğu kemal ile sosyete güzeli füsun'un" sıradan ve gereksiz hayatlarında yer alan çeşitli gündelik eşyalar... sinema biletleri, sigara paketleri, likör şişeleri, kapı kulpları, biblolar, vesaire vesaire. aralarında füsun'un donu da var mı, bilmiyorum."
    Engin Ardıç.


    ve son olarak birde röportaj yayınlıyorum...

    Pamuk önce romanı yazıp, sonra müzeyi mi yaptı?
    Pamuk ta baştan, 1990’lardan beri romanı ve müzeyi birlikte düşündü. Romanı, müzeyi düşünerek ve sergilenecek eşyaları toplayarak yazdı. Bu karmaşık süreç hem Masumiyet Müzesi adlı romanda hem de müze kataloğu - Şeylerin Masumiyeti’nde anlatılmaktadır.

    Masumiyet Müzesi’nde yeni olan nedir?
    Müze, romanda sözü edilen eşyaları ve imgeleri sergileyerek, hikâyeye uygun bir atmosfer yaratır. Aynı zamanda hem kurgusal bir müze hem de küçük bir “yirminci yüzyılın ikinci yarısında İstanbul hayatı” müzesidir.

    Müzede sergilenen eşyalar hangi mantıkla toplandı?
    Pamuk sevdiği, hoşuna giden eski eşyaları tanıdıkların evlerinden ve eskicilerden toplayarak işe başladı. Sonra yavaş yavaş Kemal ile Füsun’un hikâyesini oluşturdu. Romana uygun bir eşyayı bir eskici dükkânında görüp alıyor, sonra bu eşyayı yazdığı romanda tasvir ediyordu. Bazan karşılaştığı bir eşya romana yeni bir hikâye sunuyor, bazan da hikâyeye uygun eşya arıyordu. Müzedeki en büyük ve hakiki eşya, bir zamanlar içinde Keskin ailesinin yaşadığı ve sonra müzeye çevrilen binadır.
    Romancı Pamuk niye böyle bir müze yaptı?
    Tıpkı bir romanını ilk yayımladığı günlerde sorulan, “Bu romanı niye yazdınız?” sorusu gibi Pamuk’un bu soruya verilecek tek cümlelik bir cevabı yok. “Müzeleri sevdiğim için,” Pamuk’un sık sık verdiği cevaplardan biri. Pamuk İstanbul adlı otobiyografik kitabında anlattığı gibi 23 yaşına kadar ressam ve mimar olmayı düşlemiş, sonra birden ikisini de bırakıp romancı olmuş ve içindeki ölü ressamın düşlerini hep görmüştü. Pamuk, bu soruyu müzenin kataloğu Şeylerin Masumiyeti’nin giriş yazılarında tartışıyor.


    7 Kişi Yorum Yapmış.

    1. evrim says:

      Sahsini sever, kendine munhasir bulur ama her kitabina bayilmam ben.. Dahil olamam..

      Fakat bu kitabini hem de her satirini denir ya, cok severek okumustum..

      Simdi sen beni satin aldigim gune goturdun.. Ozeldi.. ;) kendi icinde..

    2. Unknown says:

      Müze ile bağlantılı olması değişik bir deneyim olacaktır, şahsını pek sevmesem de bu kitabı oldukça ilgimi çekiyor.

    3. Sis says:

      şekom teşekkürler tanıtım için. ilk İstanbula geldiğinde birlikte gezme sözü verdim, seni de verdin addettim. Adamın kitaplarını çok zor okusam da bunu okumayı deniycem valla.

    4. Meraklı says:

      Ben de bi kere okumayı deneyip bi kitabını yarıda bırakmıştım amma su öyle ballandıra ballandıra ve ilgi çekici anlatmış ki, valla ben bilem meraklandım.( gerçi doğuştan meraklıyımdır ya :P )Tuğla gibi olma dezavantajına da katlanıp okusam mı kine :D

    5. maviumut says:

      benim okuduğum ilk orhan pamuk kitabıydı.kendi yazımda da belirttiğim gibi orta kısımlarında biraz fazla uzatıldığını düşündüm ben ama genel olarak kitabı beğendim.müze için kitapta tek seferlik bilet olması da ayrıca çok hoş.gitmek nasip olmadı daha inşallah uygun bir zamanda gideceğim.

    6. maviumut says:
      Bu yorum yazar tarafından silindi.
    7. Şahsını sevmiyorum ancak yazar olarak takdir ediyorum. Her kitabını beğendim diyebilirim.

    Siz de Yorum yapın