DEPRESYON

    Yazan: d@phne Etiket: »
    Beğeniler



    Depresyon giderek daha çok duyduğumuz, kanıksadığımız, neredeyse nezle,grip gibi sıradan kabul etmeye başladığımız bir hastalığın adı. Çok önemli, hafife alınmaması gereken ve sonuçları ölümcül olabilen bir hastalık. Depresyonun temelinde daha önceden isteyerek ve severek yaptığı günlük aktivitelere karşı isteksizlik ve hayattan zevk alamama durumu vardır. Belirtileri sayarsak:
    Hemen her gün ve günün büyük bir kısmında gözlenen çökkün bir duygu-durum hali ( kendini mutsuz, ağlamaklı, kederli hissetme hali).

    * Hemen her gün yaklaşık gün boyu süren tüm ya da çoğu etkinliğe karşı ilgi ve zevk almada azalma (daha önce keyif alınan işler, hobiler ve alışkanlıklardan artık hoşlanmama , bıkkınlık, cinsel isteksizlik ).

    * Diyet uygulanılmamasına karşın önemli derecede kilo kaybı ya da alımı ( bir ay içinde vücut ağırlığının %5 inden fazlasının artması ya da azalması) ya da hemen her gün iştahta artma yada azalmanın olması.

    * Hemen her gün uykusuzluk yada aşırı uyku hali.

    * Hemen her gün olağan beyinsel ve vücutsal işlevsellik, hareketlilik halinde azalma ya da huzursuzluk

    * Hemen her gün halsizlik ,yorgunluk hisleri,daha önceki günler kadar enerjik hissetmeme.

    * Hemen her gün kendini değersiz hissetme,küçük görme,kendini beğenmeme,suçlu ya da günahkar hissetme hali.

    * Hemen her gün düşünme ya da konsantrasyon yeteneğinde azalma olması (konuşulanlara, okunan şeylere, izlenilen dikkatini verememe, gibi) ya da kararsızlık hali.

    * Tekrarlayan ölüm düşünceleri,intihar planları veya eylemlerinin varlığı.

    Şimdi şöyle dediğinizi duyar gibiyim: "İyi de bu belirtilerin çoğu bende var"
    Bu yazıyı yazma sebebim tam olarak bu. Çünkü bu belirtilerin çoğu bende de var. Bu aralar depresyon denizinin en derin sularında yüzdüğümü hissediyorum. (Beni tanıyanlar telefona sarılmadan önce yazıyı okumayı tamamlasın lütfen.)
    21. yüzyılın ve çağdaş,kentli yaşamın bize verdiği en büyük hediye bu. Hepimiz sürekli bir depresyon halinin kıyılarında dolaşıyoruz. ne tam çıkabiliyoruz depresyondan ne de gazetelere 3. sayfa haberi olacak kadar derinlerine giriyoruz. Ben kendi adıma beni bu yazıyı yazmaya iten, depresyonumu ağırlaştıran nedenlerden bahsedeceğim biraz. genel olarak bakarsam, aslında gerçekten bu depresyon denen illetten asla tam olarak kurtulamıyorum. Çünkü İstanbbul denen bu dev canavarda yaşıyorum(ki çok severim kendilerini,bırakıp gidemeyecek kadar),çünkü kendi işimi yürütüyorum,bu da ödenecek maaşlar,kira,faturalar vs demek(devlet memuru olsam dah iyi olurmuş gibi!),çünkü bu kentte, bu ülkede yetiştirmem gereken iki çocuğum var(eğitimin durumu ve gelecek kaygıları malum), çünkü kadınım ve eşimle farklı şehirlerde yaşıyoruz (bunun ne anlama geldiğini kentli kadınlar anladı çoktan),çünkü düşünüyorum,okuyorum ve Türk'üm(bunu da bu blogu okuyan herkes anladı).Bu listeyi çok uzatabilirim ama sizlerden de gelecek nedenleri beklemeyi tercih ettim.
    İşte bütün bu nedenlerle en güleryüzlü anımda bile derinlerde esen bir depresyon rüzgarı titretiyor omuzlarımı. Bu ara fırtınaya döndü,çünkü ek olarak,bilenler biliyor, geçen hafta arrabama hırsız girdi ve laptopumu çaldı. Bu beni beklemediğim kadar derin etkiledi. Laptop çok yeni ya da çok pahalı birmodel olduğundan değil bu ama. Üstelik ilk anda çok da üzülmediğim halde. Fakat sonra düşündükçe içinde neler olduğu aklıma geldi. O laptopda benim hayatımın son 6 yılı vardı. %90ının yedeği var. Fakat yine de şu anda beş para etmez bazı insanların elinde benim ailemin fotoğrafları ,benim ruhumu döktüğüm yazılarım, tek tek klasörlediğim müziklerim, kişisel bilgilerim dolaşıyor. Tek bir şey için dua ediyorum. Umarım bu işi yapanlar teknolojiden anlamayan, beyinsiz hırsızlardır ve şifrelerimi çözemezler.
    Aslında bundan da şunu anlıyorum ki hepimiz hiç bitmeyen bir depresyondayız. Sonra bazen ufak br şey tetikliyor onu ve derinleşiyor. Meraka gerek yok. Yaşarken yine kibar, güleryüzlü, neşeli olurum ama bu ülkede yaşadıkça tam tedavi seçeneği yok.
    Karakolda polisler bana dedi ki, sadece doktor olmak yetmez. Hepiniz kendi kendinizin polisi olacaksınız. Bütün güvenlik önlemlerini alıp bize iş çıkartmayacaksınız. Bu kadar depresyonda insanı bir de güvenlikten sorumlu olduğu düşüncesi ile beslersen ne çıkar ortaya? Gazetelerin 3. sayfa haberleri.
    Of bu ne karamsar yazı, kim yazmış. İçim karardı.

    One Response so far.

    1. Adsız says:

      Depresyon sorunun kaynağı son 40 yıldır insanlığı artık tamamen ele geçirmiş olan emperyalist ve moneter rejim. İnsanlara yaşamak istedikleri ya da isteyebilecekleri bir hayat değil, yaşamak zorunda oldukları bir hayat sunuluyor tüm dünyada. Hobilerinizin peşinden gitmeyi bırakın, hobinizin ne olduğunun farkına bile varamıyorsunuz. Çalışkanlık, verimlilik ve tekdüze normlara uygunluk çağımızdaki endüstriyel çarkın en büyük erdemleri iken çizginin dışına çıkmak, felsefe yapmak veya anarşizm küçük düşürülmenizi gerektiriyor. İnsanoğlunun içinde, beynimizde, ruhumuzda sonsuz (ne demekse) bir güç olduğuna inanıyorum ve hiçbirini kullanmadığımıza da; ve bu gücü, dolayısıyla kendimizi tatmin etmemiz şu anki sistemle mümkün değil. En azından bunu sisteme uyarak yapmak mümkün değil, demek istediğim dünyada şu anda ihtiyaç sayılan milyonlarca gereksiz şeye sahip olmadığı halde kat kat mutlu olan insanlar var.

      Sorunun başka ülkelerde yaşayarak çözüleceğini sanıyorsanız deneyin. Bana sorarsanız Türkiye iklimiyle ve çok hızlı,acele yaşanan hayatıyla depresyondan bir kaçış bile sağlıyor çoğu insan için. İnsan hakları ve yaşam şartları konusunda en iyi ülkelerden Almanya'da yaşıyorum birkaç senedir ve depresyonun son kademesindeyim diyebilirim, hayat resmen durmuş durumda.

      Olayın mekanla, zamanla, kişilerle bir ilişkisi olduğu yadsınamaz ama kabul etmek lazım ki en önemli değişken insanın kendisi. Mutlu olmaya cesaretiniz varsa her yerde mutlu olursunuz.

    Siz de Yorum yapın